| Bu servet avcısı kadın tam da Cord Roberts'a miras kalmadan önce onunla evlenmek için her şeyi yaptı. | TED | هذه المتيمة بالذهب حرصت أن تتزوج الجميل كورد روبرتس قبل أن يرث الملايين |
| Hiçkimse milyonlarca dolar miras alıp kendine bir seçim satınalamaz. | Open Subtitles | أي شخص بأمكانه أن يرث ملايين ويفوز بإنتخابات |
| Yani , birilerinin lazım Tamam, bu kötü karma miras? | Open Subtitles | أعني ، أن هناك شخص ما يجب أن يرث الكارما السيئة ، أليس كذلك ؟ |
| Eğer bir soyluysa evlenmezse unvanını miras yoluyla kazanmalı. | Open Subtitles | وإذا كان لا يستطيع أن يتزوج صاحبة لقب إذا ينبغي عليه أن يرث واحدا |
| Aptal olduğumu düşündüğünü biliyorum ama gayrimeşru oğluna miras kalamayacağını da biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك تخالني بلهاء، لكني أعرف هذا، لايمكن لإبن غير شرعي أن يرث. |
| Bana kalırsa, çok büyük bir önder "Dünya alçakgönüllülere miras kalacak" demiştir. | Open Subtitles | هناك قائداً عظيماً قال ذات مرة "الوديع يجب أن يرث الأرض" |
| Eğer itiraf etseydi, varislerine miras bırakabilirdi. Ama o reddetti. | Open Subtitles | لو اعترف كان يمكن أن يرث ورثته، لكنه رفض... |
| Al, ona miras kalsın. | Open Subtitles | خذ، يمكنه أن يرث هذا |
| Kimse onun miras alacağını düşünmemişti. | Open Subtitles | لم يعتقد أحد أنه من الممكن أن يرث وأكثرهم (بيرتي) |
| Bu psikopatlar arasında restoranı senin gibi miras olarak alacak var mıydı? | Open Subtitles | حسناً ، هل هُناك أحداً من هؤلاء المُختلين من المُفترض له أن يرث المطعم بعد وفاة (بوبس) ، مثلك ؟ |