Biz buna makul şüphe diyoruz siz ise inanç diyebilirsiniz. | Open Subtitles | ، نسميها إشتباه معقول . يمكنك أن تسميها إيمان |
Kızıma gösterdiğin kibarlığından ötürü ben sana minnettarken senin şüphe duyman. | Open Subtitles | أن يكون لدي إشتباه بك وأنا مدين لك للطفك الشديد الذي أظهرته إلى إبنتي. |
Sadece şüphe davranışlardan daha iyisini biliyorsun. | Open Subtitles | يجب أن تعلم أكثر حتى لا تتصرف وفقا لمجرد إشتباه |
Şüpheli terörist eylemi. Bir tutuklu var. | Open Subtitles | هناك إشتباه بوجد نشاط إرهابي إعتقلنا واحد منهم |
Ayrıca hiç kanıtımız yok. Defterdeki herkes Şüpheli. Pekâlâ. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أننا ليس لدينا دليل كل شخص هنا فيه إشتباه |
Kitaptaki herkes Şüpheli. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أننا ليس لدينا دليل كل شخص هنا فيه إشتباه |
Şimdi olduğu gibi şüphe var ama ispatı yok. | Open Subtitles | كما الآن، هناك إشتباه لكن لا دليل |
şüphe değil, suçun delili. | Open Subtitles | ذلك ليس إشتباه ، إنّه دليل على الجريمة |
Şimdiye kadar şüphe uyandırıcı bir şeyle karşılaşmadım. | Open Subtitles | لم اجد اي إشتباه حتي الآن |
Hala tutuklama yok, Şüpheli yok ve davadaki detektif sayısını bir buçuğa indirdiler. | Open Subtitles | لا يزال لا يوجد هناك إعتقال ولا إشتباه و قد قلصوا عدد المحققين في القضية إلى واحد و نصف |
Donanma Bakanlığını(SECNAV) Bay Leonida'nın ölümünün son derece Şüpheli olduğu konusunda bilgilendirdim. | Open Subtitles | لقد أبلغت البحرية أن مقتل السيد في إشتباه كبير |
Yedek yardımcı olarak resmi görüşüm davranışlarının Şüpheli olduğu yönünde. | Open Subtitles | هذا الرأي الشخصي للنائب البديل تصرفاته كانت محل إشتباه |
Division Kafe' de Şüpheli ölüm? | Open Subtitles | إشتباه بجريمة في كافيه القسم 1 ؟ |
Tamam, anne, bu ciddi bir şey. Şüpheli bir ölüm. | Open Subtitles | حسناً أمي هذا خطر إنه إشتباه في جريمة |
Demek istediğim, travmatik bir ölüm, Şüpheli bir şey yok. | Open Subtitles | أعني موت درامي لكن لا إشتباه |