Sanal gerçeklik, erişimi arttırmanın düşük maliyetli yolu gibi gözüktü. | TED | وبدا الواقع الافتراضي وسيلة منخفضة التكلفة لزيادة إمكانية الوصول. |
İçlerinde ordu kayıtlarına erişimi olan biri olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون شخص ما مع إمكانية الوصول إلى سجلات الجيش. |
Sen, tüm tıbbi ilaçlara erişimi olan ve hastanede kalan birisin. | Open Subtitles | أنت مقيم في مستشفى و لديك إمكانية الوصول إلى مختلف الأدوية التي تؤثر على الحالة النفسية |
Bu kişi hala hükümetin içinde ve hala gizli materyallere erişim hakkı var. | Open Subtitles | هذا الشخص لا زال داخل الحكومة، لازال يمتلك إمكانية الوصول للمواد السرية. |
Temyiz başvurusu yapmayı planlıyormuş bu da ona davayla ilgili her şeye erişim hakkı vermiş. | Open Subtitles | خطط لطلب إستئناف لذا أعطاه ذلك إمكانية الوصول لكلّ شيء له أيّ صلة بالقضية. |
Eleştirel düşünürler hâline gelirler, tepeden bakmayan, her zaman hazır olan uzmanlara erişimleri olur. | TED | ستكون عبارة عن تفكير نقدي مع إمكانية الوصول إلى الخبراء، الذين سيكونون متاحين للإستشارة، لا على القمة. |
Muhtemelen başka biriyle aldatmıştır onu o kadının da dairesine ve bagajına erişimi var. | Open Subtitles | إفتراضا ً انه قعل ذلك مع شخص ما وذلك الشخص كان لديه إمكانية الوصول لشقته وحيقبته |
YTÖE'nin nainsanlar hakkında öğrendiği her şeye erişimi var. | Open Subtitles | إنه يملك إمكانية الوصول لكل شئ تعلمه الوحدة عن اللا بشر |
Ve deftere erişimi olduğunu bildiğim tek bir insan var. | Open Subtitles | و هناك شخص واحد لديه إمكانية الوصول إليه |
Bildiğimiz kadarıyla da ilaç erişimi yok, o yüzden bu işte acele etmeliyiz. | Open Subtitles | وعلى حد علمنا، ليس لديه إمكانية الوصول لدواء، فعلينا التصرف بسرعة في تلك القضية |
Demin bahsettiğim meslek gruplarının her şeye erişimi vardır. | Open Subtitles | الأشخاص الذين يقومون بأعمال الطبخ ، التنظيف الغسيل ، حمل الأشياء ، وركن السيارات لديهم إمكانية الوصول لكل شيء |
Ve bu, ancak araştırmama erişimi olan birisi tarafından inşa edilmiş olabilirdi. | Open Subtitles | ويمكن أن يكون فقط تم بناؤها من قبل شخص أخرى الذين لديهم إمكانية الوصول إلى بحثي. |
Onun yapabildikleri ham veriye erişimi olmasındandı. | TED | ما كانت قادرة على القيام به كان بسبب أن لديها إمكانية الوصول إلى البيانات الأولية . |
"Sayısal uçurum"u şöyle açıklayabiliriz: Bilişim teknolojilerine erişimi olan ve bunlara erişimi olmayan kişi ve topluluklar arasındaki uçurum. | TED | وتعرف الفجوة الرقمية على النحو التالي: أنها الفجوة بين الأفراد والمجتمعات ممن لديهم إمكانية الوصول لتقنية المعلومات ومن لا يستطيعون الحصول عليها. |
BL: Aslında öyle değil -- yani, beyninin bu dünyaya erişimi yok. | TED | لوتو: حسنًا، لا يمكنك -- أعني، دماغك لايوجد لديه إمكانية الوصول لهذا العالم. |
Kredi notları olmadığı için, hayatlarını geliştirebilecekleri bir krediye ya da finansal ürünlere erişimleri de yok. | TED | ولأنهم لا يمتلكون الأهلية الائتمانية ليس لديهم إمكانية الوصول إلى المنتجات الائتمانية أو المالية والتي يمكن أن تحسن من مستوى حياتهم. |
Ancak, istenmeden doğan bir sonuç; risk sermayedarları, yatırımcılar ve emlak müteahhitleri teknolojiye erişimleri ve bunu mümkün kılan bağlantıları olduğundan bu toplumlara dadandılar ve bu toplumlardaki arazileri satın almaya başladılar. | TED | لكن في الواقع، ونتيجة غير مقصودة لهذا أن أصحاب رؤوس الأموال، المستثمرين والمطورين العقاريين، بدأوا في التدفق بكميات كبيرة لشراء تلك الأراضي من أيدي السكان المحليين لأن لديهم إمكانية الوصول إلى هذه التكنولوجيا، والقدرة على الوصول إليها. |