| Sonuçta Tanrı her gün bir kadına kendi oğlunu bahşetmiyor. | Open Subtitles | لايحصل كل يوم بأن الآله يمنح امرأة لكي تلد إبنه |
| Tanrı'yla hata yapmaması gereken bir tek sen değilsin ya. | Open Subtitles | أنت لست الوحيد الذي يريد أن يصحح أمره مع الآله |
| - Ondan Tanrı gibi söz ediyorsun. - Evet. Tek Tanrı o. | Open Subtitles | تتحدث كما لو كان آله انه آله , الآله الوحيد |
| makine nefes alma düzenini dijital olarak sabit diske kaydediyor. | Open Subtitles | الآله تسجل رقمياً نمط تنفسك. و تسجلها على القرص الصلب. |
| Bu makine'nin nasıl çalışacağı hakkında bir video gösterimiz var. | Open Subtitles | لقد حصلنا على بعض الفيديو لهذا لنرى كيف ستعمل هذه الآله |
| Bu da aynı 21. yüzyıl. Bu nedenle bu makineyi sadece Hindistan'daki fakir kadınlara vermeye karar verdim. | TED | وهذا يتزامن مع القرن الواحد والعشرين، هذا ما جعلني اقرر تقديم هذه الآله للنساء الفقيرات فقط في الهند |
| Hepsini aynı makineye tıkamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك ان تقفل عليهم جميعا في نفس الآله |
| Senin ölümünü izleyeceğim, diğer sahte tanrıların ölümlerini izlediğim gibi. | Open Subtitles | سأراك وأنت تموت مثل كل الآله الكاذبة الذين شاهدت فنائهم |
| Ama Tanrı yardımcım olsun, bu genç kızlar ölümcüldü. | Open Subtitles | فليساعدني الآله ، فالفتيات الصغار يكونوا لديهم رغبة كبيرة |
| Eğer Tanrı, transgenic'lerin aramızda dolaşmasını isteseydi İncil'de onlardan bahsetmez miydi? | Open Subtitles | اذا كان الآله أراد أن يكون هؤلاء المتحوّرون بيننا الا تظن إنّه كان سيشير اليها في الكتاب المقدّس؟ |
| Ölümlülerin arasında yürüyen Tanrı gibiydi. | Open Subtitles | كان مثل الآله الذي يتجول بين بركة من الهالكين |
| Yürüyen Tanrı" herkesi yanına almıştı. | Open Subtitles | في القرية التي و لدت فيها كان الجميع مشدوهين من الآله الذي يمشي على الأرض. |
| O Tanrı'nın oğlu, ama sen gafil, imansız günahlarınla ölmesine izin veriyorsun. | Open Subtitles | أبن الآله .وأنت تركته يموت من خطاياك وأهمالك |
| Tanrı aşkına, beni ne diye atarsınız buraya? | Open Subtitles | هو أن أعود للشوارع كي أوقف شغباً بحق الآله , لما تضعوني هنا ؟ |
| Bu gece Tanrı'nın oğluna hamile kalacağın haberini iletmek için gönderildim. | Open Subtitles | انا أُرسلت لأقول لكِ بأن الليلة ستصبحين حاملة بإبن الآله |
| Kısacası bir nevi emniyet tedbiri olmadan bu makine'ye kimseyi bindirmeyeceğiz. | Open Subtitles | الفكرة هى اننا لن نضع أحداً على متن هذه الآله مالم يكون هناك الحد الادنى من الحماية |
| Uçan makine ha? Şimdilik parayla idare edelim. | Open Subtitles | ربما يجب أن ترتبط الآله الطائره مع النقود |
| makine bizimle geliyor. federal bir soruşturmanın parçası. | Open Subtitles | هذه الآله آتية برفقتنا إنها جزء من تحقيق فيدرالي الآن |
| Tütün tarlasında çalışan bir ırgat, biçerdöverle üzerinden geçerek tüm makine aksamının içine ediyor. | Open Subtitles | أحد عمال المزارع يعمل في مزرعه التبغ وبدأ يحمل الآله فوق طاقتها حتى تعطلت |
| Böylece bu yeni makineyi sadece Kadın Yardımlaşma Grupları'na satmaya karar verdim. | TED | لذا قررت بيع هذه الآله الجديده فقط لمجموعات نساء الخدمه الذاتيه |
| "Belli oluyor ki yeteneklerimizin ötesindeki bu çaba başarısız olacak ve makineye binen bunu hayatıyla ödeyecektir. " | Open Subtitles | هناك دليل على ان هذه الآله خارج كفاءاتنا وان محاولاتنا ستفشل وان هذه الآله ستكلفه حياته |
| Burada, yüce yaşlı tanrıların izni ile evrenin... eb iyi dövüşçüleri kendi gerçeklikelrini koruma hakkına sahip olur. | Open Subtitles | هنا، تسمح الآله الكبيره لأعظم المقاتلين بالعالم بحق الدفاع عن عالمهم الخاص |
| Çoğu, makinenin dizaynı ve işlevinde danışmanlık yapan kişiler. | Open Subtitles | العديد من هؤلاء العلماء لهم نفس الخبرة تمت استشارتهم حول تصميم الآله |
| 'Çekin... Tanrıça Shakti yardım et bize! ' | Open Subtitles | ادفعوا، ساعدنا أيّها الآله شاكتي |
| Görebilirsiniz ki, bu makineden tek parça olarak çıktı ve elektronikler sonradan yerleştirildi. | TED | كما ترى, يتم اخراجه من الآله في قطعة واحدة وادراج الالكترونيات في وقت لاحق |