Çünkü müsait değildim, çünkü bu söylemenin bir yolunu bulamadım ve En çok da, bu konuda strese girmek istemedim. | Open Subtitles | لأني لم أجد طريقة لمصارحتها بالموضوع و الأهم من ذلك كله حيث لا أستطيع التعبير عن أهمية هذه النقطة |
İyi sürücüdürler çünkü En çok yaptıkları şey kaza yapmak. | Open Subtitles | مم، فهي رائعة لأن ما يفعلونه الأهم من ذلك كله هو تحطم. |
Ama En çok da Sen'i gücendirmekten, Tanrım, ...tüm sevgimin sahibi. | Open Subtitles | لكن الأهم من ذلك كله إنهم يسيئون إليك ، إلـهي أيّها اللطيف والمُستحقّ لكل حبي |
Kızgın ve usanmıştım, ancak en önemlisi, tam anlamı ile çaresiz hissediyordum. | TED | كنت غاضبة و محبطة و الأهم من ذلك كله شعوري بالعجز المطلق. |
Ama en önemlisi kimsenin bakmayı akıl edemeyeceği bir yer olmalıydı. | Open Subtitles | لكن الأهم من ذلك كله , أن يكون مكاناً لا يفكّر أحد بالبحث فيه |
En çok da kendimi, herkes beğendiği sürece bunu sürdürebileceğime inandırdığım için üzgünüm. | Open Subtitles | وأنا آسفه علي الأهم من ذلك كله كما أعتقد، أنني أقنعت نفسي أنه مهما كانت الموهبة قد لا تعني شيئا ما لم تأتي في القالب الذي يحبه الجميع |
Muhtemelen En çok sevinecek de Tommy'nin ailesi. | Open Subtitles | ربما الأهم من ذلك كله الآباء تومي. |
- En çok bu buna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أن هدا هو الأهم من ذلك كله |
- En çok bu buna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أن هدا هو الأهم من ذلك كله |
Sanırım En çok da kendime kanıtlamak istemiştim. | Open Subtitles | أعتقد أن الأهم من ذلك كله اثباته لنفسي |
en önemlisi, üzgün olduğunu söylediğini duymak istiyorum. | Open Subtitles | و الأهم من ذلك كله أريده أن يقول أنه آسف |
Ama en önemlisi, sen "bizden" vazgeçmediğin halde ben vazgeçtiğim için özür dilerim. | Open Subtitles | ولكن الأهم من ذلك كله أنا آسف لأني تخليت عنكِ في حين أنكِ لم تفعلي ذلك أبداً |
Kim üyedir, kim ahbabıdır, kim düşmanıdır ve en önemlisi kapalı kapılar ardında ne konuşuyorlar? | Open Subtitles | الأعضاء , الأصدقاء , الأعداء و الأهم من ذلك كله ماذا يقولون خلف كل هذه الابواب المغلقة ؟ |