| Kapıcı üç adamın cesedi taşıdığını söyledi, iki tanesi burada. | Open Subtitles | قال البواب أن ثلاثة رجال حملوا الجثة، وإثنان منهم هنا |
| ve Kapıcı aranamaya başladığında, sevgilisine sordu şefe, ona verip veremeyeceğine. | Open Subtitles | وعندما فتحت وظيفة البواب حتى، سألت صديقها، فائقة، للحصول عليه لبلدها. |
| Evet, birkaç ay önce buranın hademe odası olduğunu düşünürsen... | Open Subtitles | أجل ولتفكري أنّه قبل شهرين، كانت هذه الغرفة خزانة البواب. |
| hademe bir adamın pencereden atlayıp arka sokağa koştuğunu söyledi. | Open Subtitles | رأى البواب القاتل يقفز من النافذة و هرب إلى الزقاق |
| Beni görmek istemiyorsan, eşyaları kapıcıya bırak. | Open Subtitles | ولو أردتى ألا ترانى مرة أخرى .. اتركى الحقيبة عند البواب |
| Hizmetli, hiç kendine bakıp keşke her yönden farklı olsaydım dediğin oluyor mu? | Open Subtitles | ..أيها البواب, هل نظرت إلى نفسك قط وتمنيت أن تكون مختلفاً دائماً؟ .. |
| Bir oda tutmaya bile param yok, Kapıcı dolabında yatmak zorunda kalıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أدفع أجرة غرفة يجب أن أنام في خزانة البواب |
| Kapıcı elektriklerin olmadığını söyleyince buraya geldim Kapı zili de çalışmıyordu. | Open Subtitles | جئت للباب لأن البواب قال أن الكهرباء منقطعة والجرس لا يعمل. |
| Kapıcı kafasını televizyondan kaldırmadı bile. | Open Subtitles | . حتى البواب لم يرفع رأسه عن جهاز التلفاز خاصته |
| Bu aileler günü. Birinci sınıf. Ben ve Kapıcı. | Open Subtitles | إنه يوم الآباء في السنة الأولى هذا أنا مع البواب |
| Ürpertici Kapıcı olmasın? | Open Subtitles | ماذا عن البواب غريب الأطوار لا, وأخوه الذي ينسى |
| Ama Kapıcı mercedes'ten inip kaçan bir kız görmüş. | Open Subtitles | ولكن البواب يقول أنه شاهد فتاة كانت تجري بعد الحادثة |
| Yanınızda hademe, laboratuvar asistanı ve yaşlı bir profesör var. | TED | معك البواب ومساعدة المخبر والبروفيسور العجوز |
| hademe biraz yavaş ve ona beş dakika lazım ve profesörün geçmesi de, her adımda iplere tutunduğu için tam on dakika sürüyor. | TED | البواب أبطئ قليلًا ويحتاج لـ 5 دقائق ويستغرق من البروفيسور 10 دقائق كلملة مُتمسِّكًا بالحبال في كُلِّ خطوةٍ من الطريق |
| hademe bize... Zıbartop diye bir oyun varmış gibi davranırsak, sana tenis topu atabileceğimizi söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرنا البواب ان نتظاهر بمعرفتنا للعبة الكرة الهزازه لكي نرميك بالكرة |
| kapıcıya. sadece kapıyı açtığı için 100 dolar verirdi. | Open Subtitles | كان يعطي البواب 100 دولار فقط لأنه يفتح الباب |
| Havalı Hizmetli'den bir kuple af diliyor. | Open Subtitles | يرجوا فقط برشفة واحدة من.. مغفرة البواب الباردة, حسناً.. |
| hademenin seni içeri almasını sağlayabilirsin. Hadi. | Open Subtitles | يمكنك إخبار البواب ليسمح لكِ بالدخول هيا بنا |
| kapıcıyla konuştum. Otelden yürüyerek ayrıldığını söyledi. | Open Subtitles | لقد تحدثت إلى البواب قال أنها غادرت سيرًا على الأقدام |
| Bekçi, "Merkez açılır mı diye hergün geliyorlar" dedi. | TED | وأخبرني البواب: "يأتون كل يوم ليروا إذا كان المركز سيفتح." |
| Yerleri silen bir temizlik görevlisi görüyorsunuz. | Open Subtitles | باتجاه الشرق نحو المدخل وتشاهد البواب يمسح الأرضية |
| Tek temiz parmak izi kapıcının televizyonda bıraktığı izler. | Open Subtitles | البصمات الوحيدة الواضحة على التلفاز . كانت تخص البواب |
| Kapıcın ertesi sabah onu telefonla görüştükten sonra taksiye binerken görmüş. | Open Subtitles | البواب قال بأنه شاهدها في الصباح التي كانت تتصل وذهبت بالتاكسي |
| Parmak izini buldukları yer patlayıp da bir hademeyi öldüren bombanın bir parçası. | Open Subtitles | بصماتُها هي التي وجدوها على شظية من شظايا القنبلة التي إنفجرت وقتلت البواب |
| Walden'ın arkadaşıyım sırdaş, akıl hocası, ev bekçisi. | Open Subtitles | أون. انا صديق (والدن) كاتم أسراره ، مستشاره ، البواب |
| Kapıdaki eleman benim arkadaşım ve çok kaliteli biridir. | Open Subtitles | البواب صديقي كما أنه من نوع الناس الطيبين تماماً |
| Gece kulübünün kapıcısı dün gece üçünüzün de bu odaya doluştuğunuzu söyledi. | Open Subtitles | البواب من فندق النادي الليلي قال بأنكم الثلاثة غطيتم تكلفة هذه الغرفة |