Sara'yı tutmak için tırabzandan eğildiğinde göbek halkan tırabzana basınç yaptı ve mikroskobik miktarda turkuaz ve gümüş kalıntıları bıraktı. | Open Subtitles | " عندما إنحنيت للقضيب لجذب " سارة خاتم السرة وضع طبعةً على القضيب مما ترك كميةً مجهرية من التركواز والفضة |
turkuaz sana çok yakışmış. | Open Subtitles | التركواز يبدو لوناً جميلاً على وجهك |
O turkuaz ve gümüş kalıntısını görmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد رؤية آثار التركواز والفضة |
Bak, bu turkuaz sütyen tam 50.000 dolar değerinde. | Open Subtitles | اسمع , هذا الصديري التركواز يساوي خمسون الف . |
turkuaz nakış ipliği. Sürücümüz buraya gelmiş. | Open Subtitles | خيط التطريز التركواز ، سائقنا كان هنا |
Bir de turkuaz ve gümüş karışımı vardı. | Open Subtitles | هناك مزيج من التركواز والفضة |
turkuaz renk güzel görünüyor. | Open Subtitles | هذا التركواز يبدو جميلا |