| - Bir at sürüsünü güneye götürüyoruz tepenin hemen ardında. | Open Subtitles | نحن نقود قطيع من الخيول إلى الجنوب بضبط فوق التل |
| İşte, tepenin üstünde tüm hiddetiyle benekli bir leopar gördüm. | Open Subtitles | وعند أعلى التل,رأيت نمرا مرقطا غاضب و مكشر عن أنيابه |
| tepeye çıkmak çok zormuş. Bu da ne demek acaba? | Open Subtitles | السعود الى أعلى هذا التل يصبح أصعب, ماذا يعني هذا؟ |
| Üzerinde çalıştığımız teori, dövüldüğü ve sonrada bu elemanla birlikte tepeden aşağı çakıldığı. | Open Subtitles | النظريه المعتقده أنها تم ضربها ثم القائها من على التل بواسطه هذا الشخص |
| Bu sadece herkes için eşit erişimi temin etmekle kalmaz, 21. yüzyılın İtalyan tepe kentini inşa etmemizi sağlar. | TED | لا يمنح اختراع كهذا قدرة وصول متساوية فحسب، بل قد يمكننا من بناء مدينة التل الايطالية للقرن الواحد والعشرين. |
| Arkadaşlarım ve ailem benimle konuşmak için Tepedeki yerlerinde hazırdılar. | TED | كان أصدقائي وعائلتي متأهبون في أماكنهم ليشجعوني على صعود ذلك التل. |
| tepede oturduğunu unutma ve bir de büyük annesi var. | Open Subtitles | لولا أنها تعيش على التل و معها جدتها أيضا ً |
| Almanlar şaşırmıştı, birlik tepeyi ele geçirdi ve Gothic Line savunmasını kırdı. | TED | تفاجأ الألمان، وسيطروا علي التل و كسروا الخط القوطي. |
| tepenin üzerinde Almanlar vardı, işte böyle ve arada da bir nehir. | Open Subtitles | كان هناك الالمان علي قمة التل هكذا وكان النهر يمر من هنا |
| tepenin yamacında hiç garip bir olay yaşandığını gördünüz mü? | Open Subtitles | هل رأيت أى أنشطة غير عادية على جانب التل ؟ |
| Bir sonraki tepenin ardında ne olduğunu bile ancak görüyorsun. | Open Subtitles | ليس بعد أنتِ بالكاد تعرفين ما هو فوق التل المقبلة |
| Ortağım gündüz vakti oğlunuzla aşağı yukarı aynı boyutlarda bir mankeni aynı tepeye çıkarmaya çalıştı, bayağı da bir zorlandı. | Open Subtitles | شريكى قد حمل دمية بنفس حجم إبنك على نفس التل وفى وضح النهار ، لقد عانى من وقت عصيب هُناك |
| O tepeye yürüdü, ben de gitmek zorundaydım, tepeyi aştı, ve kesicilere iş üstündeyken müdahale etti. | TED | ولكنه ذهب، فاضطررت للصعود، ونجح هو في الوصول الى التل وقاطع عمل قاطعي الأشجار. |
| Çocukken her sabah binlerce erkeğin o tepeden aşağıya tersanede çalışmaya indiğini görürdüm. | TED | كطفل وفي صبيحة كل يوم، كنت أشاهد الآلاف من الرجال ينزلون من ذلك التل للعمل في حوض بناء السفن. |
| tepeden dökülen şu nehri, şu dereyi göstemek için hoş bir yol. | TED | وهي طريقة لطيفة لاظهار شكل النهر ، هذا التيار ، يصب نوعا ما أسفل التل. |
| İzci gurubumuz kampa gittiği yazı hatırlıyorum ve sonra tepe insanları tarafından kaçırılmıştık. | Open Subtitles | أتذكر ذات صيف، كنت في مخيّم الكشافة وتم اختطافنا من طرف أهالي التل |
| Sessiz tepe'de doğdum ve büyüdüm. Geri dönmeni sağlamak üzere seçildim. | Open Subtitles | وُلدت ونشأت في التل الصامت، وتم اختياري للمجيء لهذا العالم وإعادتكِ. |
| Hayatım boyunca o Tepedeki insanlarla kalacağım sanmıştım ta ki şu dağ adamı gelip kendi tamirhanesinde düzeltene kadar. | Open Subtitles | اعتقدت انه سينتهي بي المطاف أعيش هناك رفقة قوم التل إلى أن قام هذا الرجل الذي يشبه الدبدوب بإدخالي إلى المرآب المحلي |
| Tepedeki Ev, 90 yıldır ayakta ve 90 yıl daha ayakta kalabilir. | Open Subtitles | بيت التل بقي لمدة 90 سنة وقد يبقي 90 سنة أكثر |
| tepede oturduğunu unutma ve bir de büyük annesi var. | Open Subtitles | لولا أنها تعيش على التل و معها جدتها أيضا ً |
| Yokuş yukarı savaşmak Danimarkalılar için zor olur ama kendilerine güvenirler. | Open Subtitles | سيكون من الصعب على الدنماركيين المحاربة أعلى التل لكنهم سيتحلون بالثقة |
| "eski Boot Hill Mezarlığı'nın yanındaki terk edilmiş Delgado Madeni'ne gömdüm. | Open Subtitles | مجاور للمقابر القديمة أعلى التل... كما هو مبين في الخريطة المرفقة. |
| Sen hem Ant Tepesi hem de o yıldız için doğru kişisin. | Open Subtitles | أنت الرجل المناسب للإستيلاء على التل و الآن بالنسبة للترقية |
| Beni o yokuştan çıkardınız ve çikolata vereceğinizi söylediniz. | Open Subtitles | جعلتني أصعد هذا التل الكبير وقلت بأنك ستعطيني التوينكي |
| Tamam, yokuşu çık. Harika, teşekkürler. | Open Subtitles | حسناً، مباشرة لأعلى التل عظيم، شكراً لك |
| Şehrin içinden Kolezyum'un yanından geçip dönerek Bayır çıkıp Livia Revağı'na varıyorlar. | TED | إنها تعبر المدينة، وتجتاز المدرج، ولكن بعد ذلك يتوقفن لتسلق أعلى التل وصولاً إلى بورتكس ليفيا. |
| Çantayı bulacağımızı bilerek, onu o yamaca sen koydun. | Open Subtitles | وضعت الكيس على التل على أمل أن نعثر نحن عليه |
| Çocuklar bu yamaçta her zaman oynarlar. | Open Subtitles | الأطفال يلعبون على سفح التل هذا طوال الوقت |