| Bu çorak arazi, aslında bir yeraltı harikalar diyarının üzerinde. | Open Subtitles | أسفل هذه الأرض القاحلة ، يقع عالم عجيب تحت الأرض. |
| Bu çorak topraklar hakkında bir sürü hikâye anlatılır. Şeytan... | Open Subtitles | ..الناس يخبرون قصصاً عديدة عن الأرض القاحلة : |
| Hüzünlü, çorak ve ıssız görünüşü çok dokunaklı. | Open Subtitles | يهز المشاعر بسبب الصمت الانهائيّ والنظرة المهجورة القاحلة الكئيبة |
| Sıcak su kaynakları ve gayzerler taşlık ve kurak zemninden kaynayarak patladılar. | Open Subtitles | الينابيع الساخنة و السخانات التي تغلي عبر المناظر الطبيعية الصخرية و القاحلة. |
| Mikrobiyal toplulukların yaşadığı her biri farklı olan habitatlara sahibiz derimizin kurak çöllerinden dudaklarımız üzerindeki köylere, ağızlarımızdaki şehirlere kadar. | TED | كل جسم هو مسكن مختلف لمجتمعات الميكروبات: من الصحاري القاحلة بجلودنا، للقرى على شفاهنا، والمدن في أفواهنا. |
| Sadece burada, Nil'in taşkın ovası boyunca çölün ısısı yumuşatılır ve kıraç kum zengin çiftliğe dönüşür. | Open Subtitles | أقيمت على ضفافه فبفضل النيل أصبحت الصحراء القائظة الطف جواً وتحولت الرمال القاحلة إلى تربة زراعية خصبة |
| Oysa bir sürü ayı, bu çorak görünümlü uçurumlarda toplanıyor gibi. | Open Subtitles | بالرغم من ذلك ، يبدو أنهم يتجمعون في بعض الأعداد علي هذه المنحدرات القاحلة. |
| Göller ve nehirler kurudu. Ormanlar çöle dönüştü. Ve bütün kıtalar çorak arazilerden başka bir şey değildi. | Open Subtitles | البحيرات والأنهار جفّفتَا، أصبحتْ غاباتَ الصحاري، وقارات كاملة تُحوّلتْ للا شيءِ أكثر مِنْ الأراضي المُقفَرّة القاحلة |
| Bir uygarlığın böyle çorak bir adada gelişmesini hayal etmek zor fakat o ada eskiden böyle değildi. | Open Subtitles | من الصعب التخيل بأن حضارة ازدهرت ذات يوم على مثل هذه الجزيرة القاحلة و لكنها لم تكن دوماً هكذا |
| Eğer bu çorak arazide hepsini yetiştirmek istiyorsa sürünün tamamının yardımına ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | ولكن إن أرادت ان تربيهم في هذه الأرض القاحلة ستحتاج العون من الجماعة بأكملها |
| Kızıl gök, okyanuslarınızı iyileştirecek çorak arazilerinizi verimli kılacak ve küresel ısınmayı tersine döndürecek. | Open Subtitles | فالسماءُ الحمراءُ ستُشفي محيطاتكم. و تُخصّب أراضيكم القاحلة. و تعكس ظاهرةَ الاحترارِ العالميّ. |
| Şimdi oyuncular, umutsuz ve çorak topraklarda geçen çok tehlikeli bir göreve hazır olun. | Open Subtitles | و الان ايها اللاعبان استعدا للرحلة الحاسمة في الأراضي الجرداء القاحلة |
| Bu çorak arazilerde yaşamak çok zordur. | Open Subtitles | هذه التضاريس القاحلة مكاناً يصعب العيش فيه، |
| Seninle görüştükten sonra, bütün gece çorak çöllerdeydim, hala yatıyorum. | Open Subtitles | أين أنت بحق الجحيم ؟ منذ أن رأيتك لم اتوقف عن التحليق مستلقيـا في الصحراء القاحلة طوال الليل |
| Ram amcam, eğer intikam almazsak çorak çöller bile çiçek açar, derdi. | Open Subtitles | يقول عمي رام ، اذا تركنا الثأر فستزهر الصحراء القاحلة |
| Yağmurormanları genellikle, tüm ufka yayılan... geniş, kurak topraklarla komşudur. | Open Subtitles | هطول الأمطار أخيراً، كان سبباً لرفع أسعار الأراضي القاحلة التي تصل إلى الأفق من جميع الجهات |
| Dünyada yarı kurak bölgelerde yağmurla oluşan göletlerde yaşayan organlzmalar var. | Open Subtitles | في المناطق القاحلة علي الارض، يوجد كائنات معينه تعيش في برك صغيرة والتي تكونت من الامطار السنويه |
| Birkaç gün içinde kurak alanlar yeşil taze otlara dönüşür. | Open Subtitles | ،خلال أيّام العشب الجديد يحوّل السهول القاحلة إلى مراعي نضرة التي ستُغري القطعان للعودة |
| Aylardır kurak çölün kokusundan başka bir şey duymadılar. | Open Subtitles | لشهور، لم يعرفو غير رائحة الصحراء القاحلة |
| O kıraç tepede fazla yiyecek kalmamıştır. | Open Subtitles | لابد وأنه لم يعد لديهم ما يكفي من طعام على تلك القمة القاحلة |
| verimsiz gezegenleri yaşanabilir kılar. | Open Subtitles | يستعمل ليجعل الكواكب القاحلة قابلة للعيش |