| Her bir veri dizisi bir hayat ve hikâyeleri saygınlıkla anlatılmayı hak ediyor. | TED | كل سطر بيانات بمثابة حياة تستحق أن تُحكى قصتها بكرامة. |
| Doğru, çünkü müzik ciddiye alınmayı hak ediyor. | Open Subtitles | هذا صحيح,لأن الموسيقى تستحق أن تؤخذ على محمل الجد. |
| Şu anda öyle düşünmediğini biliyorum ama sen mutlu olmayı hak ediyorsun. | Open Subtitles | و أنا أعرف بأنك لا تظن هذا أنت تستحق أن تكون سعيد |
| Görünmez bir kutuya konup hayali bir rüzgarla savrulmayı hakediyor. Bütün vücudunu... | Open Subtitles | إنها تستحق أن توضع فى صندوق ...مخفى و تنفجر بريح خيالية و |
| O kendi çocuğunu terk etti. Anne olmayı hak etmiyor. | Open Subtitles | لقد تخلت عن طفلتها، إنها لا تستحق أن تكون أم |
| Onun en azından gerçeği bilmek hak ediyor musunuz? | Open Subtitles | ألا تعتقد أنها على الأقل تستحق أن تعرف الحقيقة ؟ |
| Hayır, kız kardeşimi seviyorum ve kendisi hakkında söylenecek güzel şeyleri hak ediyor. | Open Subtitles | لا ، أحب أختي وهي تستحق أن تسمع شيئ جميل |
| Yanı sıra, Paige Aslan ve ben ne hak ediyor. | Open Subtitles | إلى جانب ذالك بيج تستحق أن تعيش ماعشناه اناوليو |
| Ve kesinlikle çocuklarının velayetini hak ediyor. | Open Subtitles | وهي تستحق أن تحصل على حق الرعاية لابنائها |
| Senin kızın yaşıtları gibi hayat sürmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | إبنتك تستحق أن تعيش مثل أي طفل آخر في سنها |
| Bunu hak ediyorsun.İstediğin her şeyi elde etmeyi hak ediyorsun | Open Subtitles | جيد ، أنت تستحق ذلك أنت تستحق أن تحصل على أى شئ تريده |
| Tüm bu iş görüşmelerinden tüm üzüntülerden sonra etle tıka basa dolmuş bir ağzı hak ediyorsun. | Open Subtitles | بعد كل تلك المقابلات بعد كل خيبات الأمل تستحق أن تنال فم منتصر ملئء باللحم |
| Haklısın ve açıkçası bilmeyi de hak ediyorsun. | Open Subtitles | أنت محق و .. و بكل تأكيد أنت تستحق أن تعلم |
| Sanırım yarın akşamki bültende özel bir bölümü hakediyor. | Open Subtitles | أعتقد بأنها تستحق أن تخصص لها زاوية خاصة في صحيفة يوم الغد المسائية |
| Her ne olursa olsun veya her ne yaparsa yapsın, ölmeyi hak etmiyor! | Open Subtitles | مهما كانت ومهما فعلت فأنها لا تستحق أن تموت |
| Yaptığın şeyden sonra sen de yaşamayı hak ettin. | Open Subtitles | بعد ما فعلت، فأنت تستحق أن تعيش، أيضا، |
| Asıl sorun birçok kimsenin bunu oynamaya değer bir oyun olarak görmemeye başlaması. | TED | المشكلة هى أن الكثير من الناس بدؤوا يعتقدون أنها لعبة لا تستحق أن تُلعب. |
| Sen birisini sevmeyi ve karşılığında sevilmeyi hakediyorsun. | Open Subtitles | أنت تستحق أن تحبى شخص ما ويبادلك هذا الحب |
| Bence ölümden sonra yaşamı hak ediyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أنها تستحق أن يكون لديها آخرة |
| Eğer biri müdahale ederse sırada olması gereken kişi atlanır. | Open Subtitles | لكي نرى كيف أن الحياة تستحق أن نعيشها |
| Arayış, problemin çözümü için değildir, çözmeye değer olan problemlerin kendisi içindir. | TED | إن البحث هو ليس عن حل للمشكلة، لكن للمشاكل ذاتها والتي تستحق أن تحل. |
| Onun sizin gibi düzgün insanlarla beraber yaşama hakkı yok mu? | Open Subtitles | إنها تستحق أن تعيش مع أناس مثلك، أليس كذلك؟ |
| Sanırım, bunu bilmeye hakkın var, minik dansçı. | Open Subtitles | حسنا، أعتقد أنك تستحق أن تعرف، راقصة صغيرة. |