Bir barda kız arkadaşını rahatsız eden birini öldürdüğü için iki sene yemişti. | Open Subtitles | قضى عامين من القتل العمد لقتله شخصاَ ضايق صديقته في حانة |
Bu iş diğerlerinin çoğunu rahatsız etti yakınlarında yatamaktan rahatsız olduğun ırkçı Mueller'i bile. | Open Subtitles | هذا العمل ضايق الرجال كثيرا حتى مولار الجاهل الذى لاتشعر بأرتياح وانت بجانبه |
Bakın, bir ayının piknik yapan bir aileyi rahatsız ettiğine dair şikayet var. | Open Subtitles | اسمع، جاءتنا شكوى عن دبّ ضايق نزهة عائليّة |
Parazitlerinden biri tekrar Kentleri rahatsız ederse bagajda gelecek kadar şanslı olmayacak. | Open Subtitles | في المرة القادمة إن ضايق أحد رجالك آل "كنت" سيكون محظوظاً إن لم يمت |
Söyle Shiva, birisi senin kızkardeşini rahatsız etse ne yapardın? | Open Subtitles | . "أخبرني يا "شـيـفـا ماذا ستفعل إذا ضايق أحدهم أختك ؟ |
Sanırım bu durum Noah'ı rahatsız ediyordu çünkü daha fazla yardımcı olmak istediğini söylerdi. | Open Subtitles | أعتقد بأنّ هذا الأمر ضايق (نوا) لأنه قال بأنه يريد المساعدة أكثر |
- Tamam, git başka birisini rahatsız et. | Open Subtitles | - حسناً , إذهب و ضايق شخصاً أخر |
Dün cenazeden sonra Graham'i rahatsız eden bunlardı. | Open Subtitles | "هم من ضايق "غراهام بعد التأبين البارحة |
Billy'i rahatsız ettiği çok belliydi. | Open Subtitles | (أعني . لقد رأيت ان الأمر قد ضايق (بيلي |