| Fakat şunu ifade etmeme izin verin, o en sıra dışı kadınlardan biridir. | Open Subtitles | ولكن اسمحوا لي أن أنبه لك السادة أنها من معظم امرأة غير عادية |
| Hayatımız boyunca, vücudumuz birçok sıra dışı değişime uğrar: büyürüz, ergenliğe gireriz ve çoğumuz ürer. | TED | على مدار حياتنا، تخضع أجسادنا لسلسلة غير عادية من التحولات: نحن نكبر، ونمر برحلة البلوغ، والكثير منّا يتكاثر. |
| Yani bu bir halk kütüphanesi olarak alışılmadık bir bina. açıkçası. | TED | ولذلك فهي فرصة غير عادية لبناء مكتبة عامة على نحو جلى |
| Lütfen beni affedin, siyah bir adam olarak, kutlama için, Obamanin seçilmesi olağanüstü bir işaretti aslında iyilğin yıllıdır, | TED | اسمحوا لي كرجل اسود بالاحتفال ان انتخاب اوباما هو اشارة غير عادية على ان الامر هو هنا سنة الاصلاح |
| Dikkat edin, olağandışı canlı rüyalar yaşayabilirsiniz. Ilacın bir yan etkisi olabilir. | Open Subtitles | أُنبهكِ إلى أنه ربما تُراودكِ أحلامٌ زاهية غير عادية كأثرٍ جانبي للدواء |
| Kuş Gözünden Dünya kuşların dünyasına sıradışı bir bakış atıyor. | Open Subtitles | طيران الارض اخذنا في رحلة غير عادية في عالم الطيور. |
| Sizleri tekrar taş devrine götürecek, alışılmışın dışında bir macera. Ve siz program için ideal bir ev sahibi olacaksınız. | Open Subtitles | كإثباتٍ لمغامرة غير عادية من العصر الحجرىّ |
| Bu benim işte, aşkım... sıra dışı yerler, sıra dışı ilişkiler. | Open Subtitles | أنا كذلك عزيزي أماكن غير عادية وعلاقات حب غريبة |
| Az önce tanık olduğunuz suikastı gerçekleştiren kişiyle sıra dışı bir tanışıklığım oldu. | Open Subtitles | كان ل تجربة غير عادية تلبية الشخص المسؤول عن اغتيال كنت قد شهدت للتو. |
| Pipon çok sıra dışı. Yakından bakabilir miyim? | Open Subtitles | بيبتك غير عادية هل بإمكاني أن إلقِ نظرة عليها؟ |
| Bu olayı, hem zanlının hayatta kalmasından dolayı hem de zanlının bazal hücre dokusunun çok hızlı iyileşmesinden dolayı sıra dışı buldular. | Open Subtitles | لدراسة القضية ويقولون عنها انها غير عادية ليس فقط لأن المشتبه به بقي حيّا و لكن لسرعة تعافي أنسجته |
| Dean'le evli olmak kendimi sıra dışı hissetmemi sağlıyor. | Open Subtitles | و زواجى من دين هذا.. يشعرنى أننى غير عادية |
| Bu özellikle yakın bir etkileşim veya alışılmadık bir uzaklık değil. | TED | الآن هذه ليست مسافة شديدة القرب أو غير عادية. |
| Çalışmama bu örneği de dahil etmeye karar verdim çünkü alışılmadık bir insan hevesi içeriyor. | Open Subtitles | قررت لتر لتشمل هذه القصة في دراستي لأنها تدعم و الدافع الإنسان غير عادية. |
| olağanüstü bir söyleşi olmasını sağlayan söyleştiklerimin sıradışı yaşam enerjisi. | TED | تلك الطاقة التي تصنع مقابلات غير عادية و حياة غير عادية. |
| olağanüstü bir askeri yakalamak için olağanüstü önlemler gerekir. | Open Subtitles | لأسر جندي غير عادي يتطلب ذلك ترتيبات غير عادية أيضاً |
| Bu tüy, kuşlara yer çekimini yenmeyi olanaklı kılmıştır ve olağandışı bir şekilde havaya çıkarmıştır. | TED | فقد أتاحت هذه الريشة للطيور قهر الجاذبية والإقلاع في الجو بطريقة غير عادية. |
| Aurangabad'da çalıştığımızda, toprak olağandışı şekilde kavrulmuştu. | TED | حيث نعمل نحن في أورانج اباد، فأن الأرض جافة بصورة غير عادية. |
| Pakistan'daki bir ISP (Internet hizmet sağlayıcısı) abonelerinin erişimini oldukça sıradışı bir yolla engellemeyi seçti. | TED | حسناً هذا المزود من باكستان أختار طريقة فعالة للحظر أمام مشتركيها بطريقة غير عادية. |
| Clare Boothe Luce son derece sıradışı bir kadındı. | TED | هناك إمرأة غير عادية تدعى كلير بووث لوس. |
| Birkaç önerim var lakin bir tanesini alışılmışın dışında bulabilirsiniz. | Open Subtitles | لدي بعض الإقتراحات التي قد تجدينها غير عادية |
| Çok geçmeden elimizdeki bu bilgilerde olağan dışı bir şey olduğunu fark ettik. | Open Subtitles | حالاً ، أدركنا أن هناك شيء ما بهذه البيانات والتي ليست غير عادية |
| Ne sanıyordun baba, Ben, Ben normal bir çocuk değilim. Eğer o lanet yemeğine gideceksen, doğumgünümü anormal bir şekilde yanlız kutlayabilirim. | Open Subtitles | و انا لست ابنة عادية ابى العزيز , لذلك اذهب لعشائك اللعين و انا سأحتفل بعيد مولدى بطريقة غير عادية |
| Tepenin yamacında hiç garip bir olay yaşandığını gördünüz mü? | Open Subtitles | هل رأيت أى أنشطة غير عادية على جانب التل ؟ |