| Ve geri almak için tek yol bizim bozuk için büyük bir kötülük içindir. | Open Subtitles | و الطريقة الوحيدة لإعادته هو بإدخال شر كبير لعالمنا |
| Bu durumda bile, geri almak için tonla para ödüyorsun. | Open Subtitles | وحتى الآن ، عليك أن تدفع الأورو لإعادته. على ماذا يتضمن القرص الصلب ، دانيال؟ |
| Onu geri getirmek için yapabileceğim hiç birşey yoktu. | Open Subtitles | كان هناك لا شيءُ أنا يُمْكِنُ أَنْ لإعادته. |
| Kardeşini kaybettiğini ve onu geri getirmek için elinden geleni yapacağını biliyorum. | Open Subtitles | أعلمُ أنكَ فقدتَ أخاك، وستفعلُ مابوسعك لإعادته |
| Bu binanın tamamında bile Onu geri getirmeye yetecek güç yok. | Open Subtitles | لا توجد طاقه كافيه فى المبنى لإعادته |
| Onu eve geri götürmek için her şeyi yaparım. | Open Subtitles | -مستعدّة لفعل ما يلزم لإعادته إلى الديار؟ |
| Ve bunu geri almak için peri tozu gerekecek. | Open Subtitles | لقد أضعتَ شيئاً و سنحتاج إلى غبار الحوريّات لإعادته |
| - Hayır. Onu geri almak için ne isterlerse öderim. | Open Subtitles | سأدفع أى شيء لإعادته إنه أخى الصغير |
| Seni incittiğimi biliyorum ve bunu geri almak için yapabileceğim hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أعرف بأنني آذيتك ، وها - وهناك لا شيء الذي أنا يمكن أن أعمل لإعادته |
| Efendi'nin planının tamamlanması için önemli olduğunu biliyorum bu yüzden, geri almak için elinden geleni yapacak. | Open Subtitles | -أعلم أنه ضروري من أجل إكمال خطة "السيد" لذا سيفعل ما بوسعه لإعادته. |
| - Belki de geri almak için geldiler. - Bizimle birlikte! | Open Subtitles | وربما يأتي لإعادته - معنا - |
| - Ve belki o geri almak için geldi. - Bizimle birlikte. | Open Subtitles | وربما يأتي لإعادته - معنا - |
| Bunu hissettiğim sürece onu geri getirmek için savaşmamız gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | وطالما أشعر به هنا أشعر بالحاجة للقتال لإعادته |
| Ama biri onu kaçırdı, ben de onu geri getirmek için var gücümle çalışıyorum. | Open Subtitles | لكن شخص ما أخذه ولقد فعلت كل ما بوسعي لإعادته |
| Onun ölümünü kardeşimizi geri getirmek için kullanmak adil oluyor. | Open Subtitles | فمن الملائم تسخير موتها لإعادته إلى البيت. |
| Onu eve geri getirmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız. | Open Subtitles | علينا فعل كل ما يلزم لإعادته للوطن |
| Onu geri getirmek için yeterli enerji olacak ama burada tutmak için yeterli enerji olmayacak. | Open Subtitles | بالكاد كانت كافية... لإعادته لكنها لن تكفي لتبقيه حياً على الأرجح |
| Çünkü onu geri getirmek için şükela bir planım var? | Open Subtitles | لأنني اختلقت خطة جميلة لإعادته للحياة؟ |
| Onu geri getirmeye gidiyoruz. | Open Subtitles | نحن فقط سنذهب لإعادته |
| Onu geri getirmeye gücüm yetmedi. | Open Subtitles | لم أكن قويا كفاية لإعادته |
| Onu geri götürmek için can atıyorsun. | Open Subtitles | وكأنك تتحرقين لإعادته معك |