| Muhtemelen, bizimle konuşmaya ömrü yetmeyecek ve sen de bunu biliyorsun. | Open Subtitles | من المحتمل أنه لن يعيش كفاية ليتحدث الينا وانت تعرف هذا |
| Şeflerden biri benimle konuşmaya geldi, tabağımı bitirdim, ve konuşmanın ortasında konuşmasını kesti, ve tabağıma hiddetle bakmaya başladı. | TED | أتى طباخ ليتحدث إلي، أنهيت طبقي، وفي منتصف حديثنا، توقف عن الكلام وبدأ ينظر عابساً إلى طبقي. |
| Bizimle konuşmak için zaman ayıran profesyonel bir öğretmen o. | Open Subtitles | أنه معلم محترف والذي فرغ لنا من وقته ليتحدث معنا |
| Kızılderililerle konuşmak için evi temelli terk ettiğinde serüvenleri hakkındaki bütün yazıları okudum. | Open Subtitles | عندما غادر المنزل ليتحدث نيابة عن الهنود،مرّة ونهائياً قرأت كُل مقالة على مآثره |
| Bunu yapan bir insan olmak zorunda olduğum insan, buraya gelip sizinle konuşacak türde biri değildir. | Open Subtitles | نوعية الشخص الذى يجب أن يفعل هذا هى التى يجب أن اكون عليها وليس نوعية الشخص الذى سيأتى ليتحدث اليكى |
| Bence bir beyefendinin bir leydiyle konuşması için garip bir yol. | Open Subtitles | مازلت أعتقد بأنه تصرف غريب من رجل محترم ليتحدث مع سيدة |
| Eğer burada kimse, bu iki insanın birleşmemesini gerektiren bir neden biliyorsa... şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun. | Open Subtitles | إذا كان هناك أحد من الحاضرين يعترض على أن يعيشا معاً بالحياة المقدسة، ليتحدث الآن، أو ليصمت إلى الأبد. |
| - Bilmem. Polislerle konuşmaya cesaret eden tek dok işçisi benim oğlumdu. | Open Subtitles | كان الصياد الوحيد الذى لديه الشجاعه ليتحدث مع المحققين |
| Bayan Bates'le konuşmaya gideceğini söylemiş. | Open Subtitles | لقد قال لنا انه سوف يذهب ليتحدث مع مسز باتس |
| Yeni mülk sahibi bir iki gün içinde sizinle konuşmaya gelecek. | Open Subtitles | المالك الجديد سيأت في غضون أيام ليتحدث معكم |
| Ve eğer gazetecinin elinde bir şeyler varsa, eminim bizimle konuşmaya gelecektir. | Open Subtitles | وثق أنه إن كان لدى ذلك المراسل شيئاً... ، سيأتي ليتحدث معنا |
| Adam tren kalkmadan önce onunla konuşmak için yola çıkıyor. | Open Subtitles | آدم في طريقه إلى هناك الآن ليتحدث معه قبل أن يرحل القطار |
| Büyük ihtimalle, buraya gelip benimle özel olarak konuşmak için fırsat kolluyordu. Evet. | Open Subtitles | وكان ينتظر الفرصة للنزول ليتحدث على انفراد معى |
| Romadan bizimle İtalyan bilimadamlarınca hazırlanmış en çok bilinen... ırklar ayetini konuşmak için geldi . | Open Subtitles | جاء من روما ليتحدث معنا حول بيان الجنس العام أنه من أكثر المثقفين الرائعين ويعتبر من العلماء الإيطالين |
| Eminim bu sabah konuşacak çok şeyi vardır. | Open Subtitles | أراهن أن لديه الكثير ليتحدث عنه هذا الصباح |
| konuşacak kimsesi yoktu ve bir çeşit yönlendirme arıyordu. | Open Subtitles | وبما أنه لايوجد أحد ليتحدث معه كان يبحث عن علامةٍ ما |
| Çok yalnızlık çekiyordu. konuşacak hiç kimsesi yoktu. | Open Subtitles | كانت وحدة بشعة بالنسبة له لم يكن يجد احد ليتحدث معه |
| Benimle konuşması için bir nedeni yok. Henüz yok yani. | Open Subtitles | ليس لديه دافع ليتحدث معي ليس بعد على أي حال |
| Gidip birisiyle konuşayım mı yoksa onların gelip benimle konuşmasını mı bekleyeyim? | Open Subtitles | ولكن أعني هل سأذهب وأتحدث إلى أيّ شخص أم سأنتظر أحد ليتحدث معي؟ |
| Afgan askerlerden biri konuşsun. | Open Subtitles | أحضر أحد أفراد الجيش الوطني الأفغاني .ليتحدث معهم |
| Şu an muhtemelen çalışmayı yeğlerdi ama biz kalkıp Konuşma yapması için onu zorla buraya getirttik. | Open Subtitles | إنَّهُ على الأغلب يُفضل أن يكون بعمله الآن، لكننا ضغطنا عليه ليتحدث اليوم. |
| - Joey, tatlım, dün benimle patronum hakkında konuştuğun için teşekkürler. | Open Subtitles | شكرا ليتحدث معي أمس حول هذا الشيء مع مدرب بلدي. |
| İnsanların 400 yıldan fazla zaman geçtikten sonra hala konuşacağı bir şey yapmış olmayı düşünmek hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أحب أن أفكر بأنني ما زلت أستطيع فعل شيء ليتحدث عنه الناس لأكثر من أربعة قرون قادمة |