| Aşağıya inen ayak seslerini duyduğu için... korkup araştırmayı bıraktığı mücevherler. | Open Subtitles | مجوهرات .. من أجلها ظل يبحث تلك الليلة طويلا,و وعندما أصابه الذعر لسماع خطوات شخص تنزل السلالم |
| Leydi Beekman, bunlar gördüğüm en güzel mücevherler. | Open Subtitles | سيدة بيكام، أنها أجمل مجوهرات رأيتها في حياتي |
| Ama amaç, kadının mücevherleri ve adamın parasını çalmak değildi. | Open Subtitles | ولكن ليس لأجل سرقة مجوهرات الزوجة أو الفكة من الجيب. |
| Topraklarını sattılar, eşlerinin mücevherlerini sattılar. Ve Global Horizons denen şirkete devasa istihdam ücretleri ödediler. | TED | باعوا أراضيهم و مجوهرات زوجاتهم، ليدفعوا الآلاف هي رسوم توظيفهم في شركة الآفاق العالمية. |
| Senin yaşında birinin bu kadar pahalı bir mücevheri takması uygun mu? | Open Subtitles | هل من المفترض شخصاً بعمركِ يرتدي مجوهرات كهذه غالية الثمن ؟ |
| - Bir kuyumcu soyacak. Birinin arabasında şofördüm o zaman. | Open Subtitles | . لقد كان سيسرق مجوهرات . كنت أقود سيارة أجرة في تلك الأوقات |
| En başından beri, Bay Davenheim'ın karısına pahalı mücevherler alması ilgimi çekmişti. | Open Subtitles | منذ البداية كنت مخدوعاً بحقيقة أن السيد "دايفينهايم" اشترى لزوجته مجوهرات ثمينة |
| ...ehliyetler, kıyafetler, mücevherler. | Open Subtitles | خارج الكنيسة, شهادات القيادة, ملابس, مجوهرات |
| Bahşişleriyle pahalı mücevherler alabildiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | أشك أن إكراميتها تمكنها من شراء مجوهرات ثمينة |
| Aynı zamanda göz kamaştırıcı mücevherleri de var. Örneğin şurada görebildiğiniz gibi. | TED | بل لديها مجوهرات مذهلة للغاية، مثل ما ترونه هنا. |
| Onda olduğunu bilmediğiniz mücevherleri. Ünlü olanlar. | Open Subtitles | انها المجوهرات التى لم تعلمى بشأنها انها مجوهرات مشهورة |
| Çalmaya değecek mücevherleri olan müşterilerin listesi. | Open Subtitles | عن قائمه العملاء هذه .. هناك مجوهرات تستحق السرقه. |
| Karısının mücevherlerini yatak odasında giysilerinin arasında saklıyor. | Open Subtitles | لدية مجوهرات زوجتة مخبأة فى ملابسة فى حجرة النوم هناك |
| Karısının mücevherlerini yatak odasında giysilerinin arasında saklıyor. | Open Subtitles | لدية مجوهرات زوجتة مخبأة فى ملابسة فى حجرة النوم هناك |
| Bir de bunu, Riviera'da çalınacak mücevheri olan herkesin listesini buldum. | Open Subtitles | ووجدت هذه أيضاً قائمه بكل شخص فى الريفيرا يمتلك مجوهرات تستحق السرقه |
| Banka, kuyumcu gibi büyük yerleri soymak için gerekli malzememiz yok. | Open Subtitles | تعرف اننا لا نملك اجهزه كافيه لسرقه مكان كبير مثل، مصرف او مخزن مجوهرات |
| Bu gece, Amerika elmas Mücevhercileri temsilcisi bizlerle. | Open Subtitles | حسناً. على متن السفينة ، لدينا مجوهرات ماس أمريكا معنا هذه الليلة. |
| Mücevherat ya da tahvil olsaydı bana gelirdi. | Open Subtitles | إذا كانت مجوهرات أو سندات هو قد يآتي ألي لكن بالنقد، هو ليس بحاجة إليّ |
| Deri pantolon, misk kolonyası, takılar. | Open Subtitles | بنطال جلدي، رائحة كولونيا عتيقة، مجوهرات |
| Annemin mücevherini rehin verir Ablamın kirasını çalarım | Open Subtitles | كي أسألك لماذا سأرهن مجوهرات أمي سأسرق إيجار أختي |
| John Flowers mücevherlerin bulunamadığı şu soygun davası için mahkemeye çıkıyor. | Open Subtitles | يقدم جون فلورز للمحاكمة عن سرقة محل مجوهرات لم يُعثر أبدا على ماساته |
| Evet, Güney Afrikalı bir kuyumcuyu iki kişilik bir planla dolandırmıştık. | Open Subtitles | نعم ، لقد كنا نقوم بعملية احتيال على صاحب محل مجوهرات افريقي |
| Lüks arabalarımız yok. Benim pahalı mücevherlerim yok. | Open Subtitles | لا نملك سيارات فاخرة لا أملك مجوهرات غالية |
| - Mücevher dükkanında. | Open Subtitles | -فى محل مجوهرات |
| Çünkü kıyafetim yok, mücevherim yok ve araba kullanamıyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أملك فستان ، ولا مجوهرات ، وأنا لا أستطيع القيادة. |
| Hiç aile yadigarı bir şey ya da pahalı mücevher var mıydı evde? | Open Subtitles | إذاً، هل إنها تملك إرث عائلي أو مجوهرات ثمينة أو أيّ شيء في المنزل؟ |