| Bir sürü melez çocuk olacak böylece bebeğiniz dışlanmış hissetmeyecek. | Open Subtitles | الكثير من الأطفال المختلطين وبالتالي الطفل لا يشعر وكأنه منبوذ |
| Bazan toplumdan dışlanmış gibi hissedeceksin. Ama asla yalnız kalmayacaksın. | Open Subtitles | أحياناً ستشعر بأنك منبوذ لكنك لن تكون وحيداً أبداً |
| Amacı, normal insanların kendilerini dışlanmış hissetmelerini sağlamak. | Open Subtitles | والذي يبدو الغرض منه جعل أي إنسان طبيعي يشعر بأنه منبوذ |
| Hiç bu kadar reddedilmiş hissetmemiştim. | Open Subtitles | لا أعتقدني شعرت يومًا بأني منبوذ بهذا القدر. |
| Baban seni ailece intihardan dışladığı için terk edilmiş hissetmeyi düşünebiliyor musun? | Open Subtitles | هل يمكنك تخيل الشعور بأنك منبوذ لأن أباك منعك من الانتحار مع العائلة ؟ |
| İşte bu yüzünden, Güney Afrika, dünyada parya damgası yedi. | Open Subtitles | لذا ، لهذا السبب ، جنوب افريقيا . كانت مكان منبوذ في العالم |
| Sokakta toplumdan dışlanmama ek olarak şunun da büyük mutluluğunu yaşıyorum: | Open Subtitles | إذن بالإضافة إلى كوني إنسان منبوذ في العالم أحظى أيضاً بالسعادة القصوى |
| Reddedilmenin ne olduğunu bilen biri. | Open Subtitles | شخص ما يعلم ما هو الشعور عندما تكون منبوذ |
| Zavallı çocuk hayatı boyunca yeteneği yüzünden dışlanmış. | Open Subtitles | ولد مسكين.. منبوذ طوال حياته من الاخرين بسبب قدرتة |
| Yukarıda resmen dışlanmış durumdayım ve beni görevimden alıp kağıt işlerine verdiler. | Open Subtitles | أنا شخص منبوذ في الأعلى، وقد انزلت مرتبتي للأعمال الورقية |
| Evli bir kadınla yatabilmek için yasını kullanan çıkarcı ve dışlanmış birisin. | Open Subtitles | شخص متلاعب منبوذ يتربّص لإمرأة متزوجة و حزينة |
| Ama yine de medyanız onu uluslararası dışlanmış bir kişi durumuna düşürdü | Open Subtitles | ولكن إعلامكم الإخباري يحوله إلى منبوذ دولي |
| Croatia gibi savaş sonrası uç noktada ulusalcılık ve dindarlık ile yaratılan bir çevrede, sosyal olarak toplumdan dışlanmış biri olarak görülmek katlanılmaz bir şey. | TED | في المجتمعات التي نتجت بعد صراعات مثل كرواتيا حيث التدين و الوطنية المفرطين قد أنتجوا بيئة لا تحتمل لأي شخص من الممكن إعتباره منبوذ من المجتمع. |
| Olanları biliyorum. Sen bir prens değil, Ateş Ulusundan dışlanmış birisin. | Open Subtitles | لقد سمعت عنك أنت لست أميراً بل منبوذ |
| Mr. Farley, kilolarım yüzünden kendimi dışlanmış hissederdim. | Open Subtitles | سيد فارلي, كنت اشعر اني منبوذ بسبب وزني |
| Toplumdan dışlanmış. Annesi ile ilişkisi kötü. | Open Subtitles | منبوذ اجتماعيا، علاقة صعبة مع امه. |
| İkimiz de hep hissiz ve reddedilmiş hissederdik | Open Subtitles | كلانا كان يشعر أنه منبوذ ومهضوم الحق.. |
| Buna rağmen yine de kendini reddedilmiş hatta terk edilmiş hissettin. | Open Subtitles | ،مع ذلك، شعرتَ أنكَ منبوذ أو مهجور حتى |
| Kendimi biraz da olsa reddedilmiş hissetmekten alıkoyamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنك ألا تشعر بأنك منبوذ |
| Evdeyken parya muamelesi görüyordum. | Open Subtitles | كانت تتم معاملتي كشخص منبوذ في دياري |
| Sokakta toplumdan dışlanmama ek olarak şunun da büyük mutluluğunu yaşıyorum: | Open Subtitles | إذن بالإضافة إلى كوني إنسان منبوذ في العالم أحظى أيضاً بالسعادة القصوى |
| Hayır! Reddedilmenin ve suçlu muamelesi görmenin ne demek olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | لا، يا (رالف) أنت لا تدري كيف الشعور وأنت منبوذ وتُعامل كالمجرمين |