| Kim bilir bunu yapana iş vermeliyiz. Maaş bordrosuna ekleyelim. | Open Subtitles | يجب أن نعطيه عملا معنا ونضعه على قائمة الرواتب |
| Bunu yapmanın en kısa yolunun, ona istediklerini vermek olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن أسرع وسيلة لحدوث هذا هو أن نعطيه ما نريد |
| Performansımızla kazanmamızdan ziyade onlara bunu biz veriyoruz. | TED | نعطيه لهم، بدلًا من أن نكسبه من خلال أدائنا |
| Charlie iyi adamdır. Sipariş teslim ederken istediği yere park etmesine izin veririz. | Open Subtitles | شارلي رجل طيب، نحن نعطيه راحة في مواقف السيارة المضاعف أثناء توصيل الطلبات |
| Canım,onun iyi olduğunu söylüyor. Ona bir şans vermemiz gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | حبيبي، إنها تقول أنه مأتمن أعتقد أنه يجب علينا أن نعطيه فرصة |
| Mizah duygusunu köreltmek için ona ne verebiliriz? | Open Subtitles | ماذا يمكنناأن نعطيه للقضاء على حس الدعاية لديه؟ |
| İnsülinin uçakta. Uçuşta vereceğiz. | Open Subtitles | حسنٌ, الأنسولين الخاص بك بالداخل, سوف نعطيه لك في الطائرة |
| Ne istediğini öğrensek, ne istiyorsa versek ve sonra gitse? | Open Subtitles | سنجد ما الذي يريده وبعدها نعطيه مبغاه , ثم سيذهب |
| Gerçekten Hep-E olsa bile ona Hep-E ilacı vermiyoruz. | Open Subtitles | و بالمناسبة، إنه كان التهاب الكبد لن نعطيه الدواء المناسب له |
| Bence ayıyı ona vermeliyiz ki alıp bağrına basabilsin. | Open Subtitles | أعتقد علينا فقط أن نعطيه الدب القطني الذي يحبه كثيراً |
| Bence ona bir miktar Med Patent hisse senedi vermeliyiz. | Open Subtitles | أعتقد إننا يجب أن نعطيه كمية من أ.ب.و الخاص بـ ميد بيتنت |
| Ya da daha çok, vermek istediğimiz parçamızın istenmemesidir. | Open Subtitles | أو،فيأكثرالأحيان الجزء الذى علينا ان نعطيه ليس هو المطلوب |
| Ben onu onun için geldi tam olarak ne vermek gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب أن نعطيه . ما جاء من أجله تماماً |
| Burada, kızıl derili birini öldürdü diye kimseyi tutuklamıyoruz. Ödül veriyoruz. | Open Subtitles | ونحن هنا لا نلقٍ القبض علي من يقتل الهنود بل نعطيه جائزة |
| Şarbon çok tehlikelidir ama erken yakaladık. Levakuin veriyoruz. Elimizdeki en iyi antibiyotik. | Open Subtitles | الجمرة الخبيثة مرض خطير جداً، لكننا اكتشفناه مبكراً نعطيه الليفاكوين، إنه أفضل مضاد حيوي لدينا |
| Böyle bir şey olursa, ona güçlü bir Amytal dozu veririz. | Open Subtitles | اذا حدث ذلك، فإننا سوف نعطيه جرعة كبيرة من الأميثال |
| Filorida'ya gitmeden, evlenmeden ve bir insanın hayatı boyunca kaçık bir eşek gösterisi izlemesine engel olan tüm o şeyleri yapmadan önce ona bunu vermemiz çok güzel olacak. | Open Subtitles | وسيكون من الرائع أن نعطيه ذلك قبل أن يسافر إلى فلوريدا ويتزوج لأن هذا سوف يمنعه من مشاهدة هذه الأشياء طول عمره |
| Ona bir gün avans verebiliriz galiba. | Open Subtitles | أعتقد إننا يكمن أن نعطيه فرصة يوم كي يصبح رئيساً |
| Şimdi ona zarfın içindeki... mekyubu vereceğiz. | Open Subtitles | .. ثم نعطيه الرسالة فقط التي كانت في الظرف |
| Belki de ona ilaçlarını versek iyi olur, O'Neill. | Open Subtitles | - - ربما كان يجب أن نعطيه دوائه أونيل |
| - Los Angeles'ta. - Neden onunla konuşup ne istediğini öğrenip vermiyoruz? | Open Subtitles | و لكن لماذا لا نفوت هذا الإسبوع و نعرف ماذا يريد ثم نحاول أن نعطيه ما يريد |
| Ve yaşadığı korkunç acıların ışığında daireyi ona vermeye karar verdik. | Open Subtitles | وفي ضوء المعاناة الفظيعة التي مرّ بها، قررنا أن نعطيه إياها. |
| Zor olduğunu biliyorum ama ona bizi cezalandırması için sebepler veremeyiz. | Open Subtitles | أعرف أن هذا صعب. لكن لا يجب أن نعطيه سببًا لعقابنا. |
| Yani bizim de verebileceğimiz bir şey olmalı. | Open Subtitles | اذًا لا بد من وجود شيء نعطيه له في المقابل |
| Şimdi ise F18'lerimiz ve F22'lerimiz var ve biri kolunu kaybettiğinde ona kancası olan plastik bir sopa veriyoruz." | TED | والآن نمتلك طائرات F18 و F22، وإذا فقد أحدنا ذراعه نعطيه عصا بلاستيكية في طرفها كلاب." |
| Belki de ona daha fazla zehir vermeliydik? | Open Subtitles | ربما كان علينا أن نعطيه المزيد من ذلك السم الصيني |
| - Ona bu şansı vereceğimizi sanmıyorum. - İşte, oradaki adam. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بأننا يجب أن نعطيه الفرصة هو هناك يا رجال |