| Bu doğru, böyle bir niyetim yok talep etmem de. | Open Subtitles | هذا صحيح أنا لا أطلب ولا أنوي أن أطلب شيئاً |
| - Bu doğru. - Bahse girerim, bir çok ceset incelemişsindir. | Open Subtitles | ـ هذا صحيح ـ اعتقد انك شاهدت الكثير من جثث القتلى |
| - Bu doğru, Fuzz. Kong Öyle sanıyor. - Bu yüzden onu seviyor. | Open Subtitles | هذا صحيح فزي هذا ماكان يعتقدة كينج كونج لهذا السبب كينج كونج يحبها |
| Aynen öyle. Onu iyi sakla. Çünkü yeni bir yere taşınıyorsun. | Open Subtitles | هذا صحيح , احتفظ بهذه الآن لأنك ستنتقل إلى مكان جديد |
| - Bu doğru... Bu, dosyanda var. Onu hamile bıraktın. | Open Subtitles | هذا صحيح , عرفت انك سباح ممتاز , بطل الولاية |
| Bu doğru. Hakkımda her şeyi biliyorsunuz. Bense sizinle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | هذا صحيح, تعرفين كلّ شيء عنيّ وأنا لا أعرف شيئ عنك على الإطلاق |
| - Bir yaşam biçimi. - Şey, Bu doğru olabilir. | Open Subtitles | ـ انها طريقة للحياة ـ حسنا ، ربما هذا صحيح |
| Bu doğru profesör. Çünkü vampir diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | هذا صحيح ، بروفيسور لإن لا يوجد هناك مصاص دماء |
| - Bu doğru. - Ama çok da adil değil. | Open Subtitles | ـ هذا صحيح ـ لكنه ليس عادل بالضبط , صحيح؟ |
| Bu doğru ve Allah bilir şu anda hangi delikte. | Open Subtitles | هذا صحيح,والله وحده يعلم ما نوع السجن الذي فيه الآن |
| Bu doğru. Kimse bununla ilgili olup olmadığınızı sallamıyor, susun. | Open Subtitles | هذا صحيح لا احد يهتم اذا كنت مرتبط بهذا اخرس |
| Muhtemelen Bu doğru ama hâlâ geçersiz bir vasiyetname ile duruyorsunuz. | Open Subtitles | أظنّ هذا صحيح أيضًا، لكن مازال باقي عندك وصيّة غير صالحة. |
| Bu doğru, biz Philip Morris Şirketlerinde ikinci şanslara inanırız | Open Subtitles | هذا صحيح نحن في شركة فيليب موريس نؤمن بفرصة ثانية |
| Hepimiz biliyoruz Bu doğru. Ve hiçbir zaman çalışanlar tarafından yapılan spontane bir toplantı göremezsiniz; | TED | ونحن نعلم جميعا أن هذا صحيح. وانك لن ترى إجتماع عفوي ينادي به الموظفين |
| - O yokken buralarda biz vardık. - Aynen öyle! | Open Subtitles | لقد كنا جميعا في هذا الجحيم أكثر منها هذا صحيح |
| Aynen öyle Steve ama bu akşam uçurtmalarını evde bıraksan iyi olur. | Open Subtitles | هذا صحيح ستيف لكن عليك ان تترك طائرتك الورقية في البيت الليلة |
| Evet, Haklısın, akşam yemeğin ahenkli bir sesle seni çağırıyor. Gel de al. | Open Subtitles | نعم ، هذا صحيح ، جرس الغداء بدأ في العمل تعالي وأحصلي عليه |
| - Doğru diyor. - Ya hastalanırsan? Yabancı bir ülkede? | Open Subtitles | ـ هذا صحيح ـ ماذا لو مرضت في دولة أجنبية؟ |
| Çok doğru. Onunla ilgili her şeyi doğduğu günden beri bilirim. | Open Subtitles | هذا صحيح, أعرف عنها كلّ شيء، منذ اليوم الذي وُلدت فيه. |
| - Eskiden yapıyordun ama şimdi yapmıyorsun. - Evet, Öyle. | Open Subtitles | ــ إذاً كنت تتغوط في ملابسك وتوقفت ــ هذا صحيح |
| İşte böyle. Yumulun haydi. Çünkü dostlarım, bu daha başlangıç. | Open Subtitles | هذا صحيح هيا إمتلئوا لأن هذه يا أصدقائى مجرد بداية |
| Evet, doğru. Onu bu akşam erken saatlerde seninle tartışırken gördüm. | Open Subtitles | هذا صحيح , لقد رأيته يتعارك معه فى بداية هذا المساء |
| Fakat asıl problem bunun doğru olması, çünkü işgücümüzde aşırı bir çeşitlilik eksikliği var, özellikle de etki alanlarında. | TED | والمشكلة هي إن هذا صحيح نوعا ما لأن هناك نقصاً شديداً في التنوع في عمالتنا، خاصة في مواقع المؤثرة. |
| doğru duydunuz millet, kız arkadaşımın bir kredi kartı var. | Open Subtitles | هذا صحيح يا قوم ، صديقتي الجديدة لديها بطاقة إئتمانية |
| Bu da bizim sosyal ve konuşkan, bir dil içgüdüsüyle donatılmış türümüz için kesinlikle doğrudur. | TED | وبالتأكيد هذا صحيح لفصائلنا الإجتماعية والمكانية ذات الموهبة الغريزية اللغوية الجيدة. |