Yapabileceği tek şey, hiçbir şey yapmadan durmak ve insanları sevmekmiş. | Open Subtitles | كل ما يقوم به, هو ان يقف امام الجمهور لينال اعجابهم |
Onun hakkında bildiğimiz tek şey GDR sağlık kayıtları... Migrenden büyük acılar çekiyor. | Open Subtitles | كل ما نعرفه عنه هو ان ملفه الطبي يقول انه يعاني من الشقيقة |
Ama tuhaf olan şu ki görünüşe göre bu kadın bir sabır modeliydi. | Open Subtitles | ولكن الشئ الغريب ايها السادة, هو ان, هذه المرأة كانت ظاهريا نموذجا للصبر, |
Ve burada olan guzel sey ise iletisimin tonu benim sevdigim turden. | TED | وجمال ما يحدث هناك هو ان لهجة الحديث هو النغمة التي أحب. |
Dinle, bununla başa çıkmaya çalışıyorum ama bunu konuşmak istemiyorum o kadar. Lütfen, lütfen beni kendi halime bırak. | Open Subtitles | استمعي الي ، أنا قبلت في الامر الواقع على الرغم عني وطلبي هو ان تدعيني وحدي ولا اريد النقاش |
Öyleyse ben sosyal psikologum ve ahlak üzerine çalışıyorum, ve ahlaktaki en önemli prensiplerden biri de şudur ahlak gözleri bağlamak ve kör olmaktır. | TED | حسناً، انا سايكولوجي اجتماعي، و ادرس الاخلاقية او المعنوية و احد أهم اعمدة العلوم المعنوية هو ان المعنوية تربط و تُعمي |
Kötü tarafı ise haftada yedi gece içkili partilerin olması. | Open Subtitles | والسئ هو ان هناك طقوس سكر سبعة ايام في الاسبوع |
Yapması gereken tek şey onu bulana kadar onun için her yere bakmak. | Open Subtitles | كل ما عليكى فعله هو ان تبحثى عنه فى كل مكان حتى تجديه |
Önemli olan tek şey, başkası bulmadan bizim onu bulmamız. | Open Subtitles | المهم الان هو ان علينا ايجادها قبل يجدها شخص اخر |
Önemli olan tek şey, başkası bulmadan bizim onu bulmamız. | Open Subtitles | المهم الان هو ان علينا ايجادها قبل يجدها شخص اخر |
Mesele şu ki bendeki Alzheimer çok ...ender bir türü. | Open Subtitles | الامر هو ان هذ ا النوع من الزهايمر نادر جدا |
Mesele şu ki, hâlâ sevgilim var gibi, o yüzden... | Open Subtitles | الشيء الجلي هو ان .. لدي حبيب من الأساس, لذا |
Sır şu ki oyun bütün bu kapasitelerin anahtarı. | TED | والسر .. هو ان اللعب هذا .. هو المفتاح لكل هذه الامكانيات |
Aile geleneklerimiz var, bunlardan en önemlisi ise Noel'de bir arada olmak. | Open Subtitles | لدي تقاليد عائلية أكثرها اهمية هو ان نكون معاً في عيد الميلاد |
İyi haber ise Joel'un kartları sadece aile üyelerini kapsıyor. | Open Subtitles | الاخبار الجيدة قاعدة جول هو ان البطاقات فقط لافراد العائلة |
Yapabileceğimiz şeylerden birisi şu bazı fareleri kendi mikroplarından başka mikrop bulunmayan mikropsuz baloncuklarında yetiştirebiliriz. | TED | حسنا، هناك امر واحد نستطيع فعله هو ان نربي بعض الفئران دون أي مايكروبات خاصة بهم في فقاعه خالية من الجراثيم. |
Bu sayede bakteriler, kendi türlerinden kaç tane olduğunu ve diğer türlerden kaç tane olduğunu sayabiliyor. | TED | الذي يحدث هو ان البكتيريا قادره على احصاء اعداد صنفها و الاصناف الاخرى منها |
İkinci kural, The 99'daki tüm kahramanlar, taşı ilk elde ettikleri zaman, onu kötüye kullanıyorlar; kendi çıkarları için kullanıyorlar. | TED | والثاني هو ان جميع الابطال الـ 99 عندما يحصلون على قوتهم في البداية يسيئون استخدامها ويستخدمونها لمصالحهم الشخصية |
Bunun önemli olmasının sebebi şudur: Sayfaları sadece bu şekilde görünteleyerek, bütün bir tarama geçmişime aynı şekilde göz atabilirim. | TED | الآن ما يجعل هذا مهما هو ان ، بمجرد عرض صفحات الويب بهذه الطريقة ، أستطيع أن أعرض كامل تاريخ التصفح بالطريقة نفسها. |
Son dört yüz yıldır olan şudur, insanlar beyincikler icat ettiler, dünyaya değişik bakış açılarıyla bakmamızı sağlayacak, güçlü fikirlerden oluşan, küçük ek parçacıklar. | TED | وما حدث خلال الأربعمائة عام السابقه على التحديد هو ان البشر اخترعوا قطع الدماغ: قطع إضافية صغيرة لدماغنا، جاءت بأفكار قويه لتساعدنا على رؤية العالم بطرق مختلفه. |
Ama şuan önemli olan bir devlet dairesinde çok sıkı çalışıyor olması. | Open Subtitles | و لكن الشيء المهم هو ان .. عملها كرسميه عامه يعتبر صعب |
Önemli olan şey bu konuyu halkın tekrar konuşmaya başlamış olması. | Open Subtitles | الامرالمهم هو ان ذلك الامر سيصبح مصدر للقيل والقال بين الناس |