| Ve sonra, iyi bir medyum, ön sırada oturanların şüpheliler olduğundan emin olmalı. | Open Subtitles | ومن ثمّ ، سيتأكّد أي وسيط روحي جيّد أنّ الصف الأمامي ممتلئ بالمشتبه بهم من الشرطة |
| Ulusal medyum Discovery Kanalı sayesinde evinizden saygın bir medyumla konuşabileceksiniz. | Open Subtitles | شكراً للشبكة النفسية العالمية ارفع سماعة الهاتف و تحدّث إلى وسيط روحانى محترف من منزلك |
| - Hiç bilmiyorum, ben sadece bir aracıyım. | Open Subtitles | أنا مجرّد رجل وسيط. كنت آخذ العروض فحسب. |
| Benim aracılık yapmamı istemezsin. | Open Subtitles | أنت قد لا ترغب فى الاتفاقات البيئية المتعدده ان تكون وسيط لك. |
| Ben bir uzlaşmaya varmaya çalışan toplumun iki kesimini birleştiren bir Arabulucu. | Open Subtitles | ..أنا. وسيط بين طائفتين من المجتمع الذين يحاولون الوصول الى تفاهم |
| Öyleyim. Ayrıca sürveyan ipotek aracısı, noter ve kefaletnameciyim. | Open Subtitles | أنا كذلك، أنا أيضاً مُحققة بناء، وسيط الرهانات العقاريّة كاتب عدل ومكلّفة رهانات. |
| Daha önce hiç medyum tutmamıştık, ama bebeğimi geri almak için her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | نحن لم نستأجر وسيط روحي من قبل لكنني سأفعل أي شيء لإعادة طفلي |
| Önceden medyum numarası yaparak güzel bir hayat yaşıyordum. | Open Subtitles | لقد كنتُ أكسب عيشي بالإدّعاء بأنني وسيط روحي |
| Dünyanın onu şimdiye kadarki, en büyük medyum olduğunu düşünmesini sağlarız, sonra kanalın ve izleyicilerinin önünde onu yok ederiz. | Open Subtitles | أو يمكننا إعطائه مالذي يريده بالضبط. ونجعل العالم يعتقد بأنه أفضل وسيط روحي عاش, |
| medyum gibi davranıyorum ama değilim. | Open Subtitles | أجعلهم يعتقدون أني وسيط روحي لكنني لست كذلك. |
| Ama ben komitede değilim, daha ziyade bir aracıyım. | Open Subtitles | حسناً, انا لست من ضمن اللجنة حقاً انا مجرد وسيط |
| Hiçbir zaman bende olmadılar. Ben kredi ile yaşayan bir aracıyım. | Open Subtitles | لم أمتلكها يوماً فأنا وسيط يعيش من خلال عمولته فحسب! |
| Avukat Bey, ben sadece aracıyım. | Open Subtitles | أيّها المُستشار، إنني مُجرد رجل وسيط |
| Çalıntı mali bilgiler için aracılık yapma maskesiyle onlarla bağlantı kurdum. | Open Subtitles | شاركت معهم متظاهرا بأنني وسيط لبيانات مالية مسروقة |
| Kimse bir şeyden sorumlu değil zaten. Herkes Arabulucu. | Open Subtitles | لا أحد مسؤول عن أي شيء، الجميع يعتبر وسيط |
| Bir ilaç şirketi alıcısının aracısı. | Open Subtitles | إنّه صيدلانيّ شركةٍ مُشترٍ، وسيط. |
| Kim hem para kazanıp hem de broker'ını öldürür ? | Open Subtitles | الذي يجعل المال ويقتل وسيط له؟ |
| Bence medyumsun. Sadece itiraf etmekten korkuyorsun. | Open Subtitles | أظن بأنكَ وسيط روحي، لكنك تخشى الإعتراف بذلك |
| Boşanma arabulucusu ile görüşmeyi kabul ettim ama adam bana karşı önyargılıydı. | Open Subtitles | وافقت على الجلوس مع وسيط طلاق وكان الرجل مُنحازاً ضدي تماماً |
| aracıya eşlik ediyorum. Görevim, teklifini sunabilmesini ve odadan çıkabilmesini sağlamak. | Open Subtitles | أنا أرافق وسيط المتعاقد الذي سيتأكّد إمّا يحصل على العرض أو لا |
| Şimdiye kadar bir aracıdan alıyordum, ama kaynakla on dakika içinde bir görüşmem var. | Open Subtitles | من خلال وسيط وفي الواقع سأقابله بعد عشر دقائق |
| Korsan reenactments*'lık yapıyorum ve ayrıca medyumum. | Open Subtitles | أقوم بإعادة تمثيل القراصنه و أنا أيضاً وسيط روحي |
| Sabit bir aracı olan ışınsal fiber ile yapılabilir ve hiper hızlı kablosuz bağlantı gerçeğe dönüşebilir. | TED | يمكنها القيام بذلك بواسطة وسيط مستقر، وجعل الاتصال اللاسلكي الفائق السرعة حقيقة واقعية. |
| Orada değildin. Emri walkie-talkie aracılığıyla verdin. | Open Subtitles | لم تكوني هناك ولكن اعطيت الأمر عبر وسيط لجهاز راديو |
| Sigorta komisyoncusu onları geri getirmek için sana küçük bir servet vermem için bana yetki verdi. | Open Subtitles | وسيط تأمينه فوضني لدفع ثورة صغيرة لإستعادته |
| Gönderici yüzde 1,6 harç ödeyerek ve tek bir tuşa basarak, parayı doğrudan alıcının hesabına aracı olmadan yollayabilir. | TED | يدفع المرسل 1.6بالمائة كرسوم وبنقرة على زر واحد يمكنه أن يرسل الأموال مباشرة إلى حساب المستفيد بدون أي وسيط. |