| Peki o zaman, beyin atık temizleme problemini nasıl çözüyor? | TED | إذًا كيف، يحل المخ مشكلة التخلص من مخلفاته؟ |
| Sinir sistemimiz, oldukça karmaşık olan bir kontrol problemini çözüyor. | TED | وفي الحقيقة نظامنا العصبي يحل أكثر مشاكل التحكم تعقيدًا. |
| Fikir ise, gözlükleri siz yapıyorsunuz, ve kendiniz ayarlıyorsunuz ve bu da sorunu çözüyor. | TED | والفكرة هي أن تصنع نظارات، وتقوم بضبطها بنفسك وذلك يحل المشكلة. |
| Fare zeki ve nihayetinde labirenti çözüyor, ama çıkış yolunu kendini yırtarcasına arıyor. | TED | ان الفئران ذكية .. ويمكنها ان تحل المتاهة في النهاية وهي تقوم ببحث واسع |
| Bu denklemler bir şeyi çözüyor gibi görünmüyorlar. | Open Subtitles | يبدو أنّ لا واحدة من هذه المعادلات تحل شيئاً. |
| Ancak bu, sorunlarımdan sadece birini çözüyor. | Open Subtitles | علي أيّة حال ، إنها تحلّ فقط مُشكلة من مُشكلاتي |
| Belki bu bütün problemleri çözüyor, sanıyorsunuz fakat bir parçası kendi teorileri olan sınırlılıkları fark etmeksizin... | Open Subtitles | تعتقد أن هذا يحلّ كل المشاكل لكن دون إدراك العوائق الموجودة، والتي كانت جزءاً من نظرياته. |
| Ailesini öldürmek para sorununu nasıl çözüyor ki? | Open Subtitles | حسناً، كيف يمكن لقتل عائلته أن يحل مشاكله المادية؟ |
| Galiba, bu bizim patlama sorunumuzu çözüyor. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد بأن هذا يحل مشكلتنا الصغيرة بشأن الإنفجار |
| Ve bir yetişkin olarak yine aynı şeyi yapıyor, sorunları çözüyor. | Open Subtitles | و هذا ما يفعلـه الآن كبالغ , إنـه يحل المشاكل |
| Ve bir yetişkin olarak yine aynı şeyi yapıyor, sorunları çözüyor. | Open Subtitles | و هذا ما يفعلـه الآن كبالغ , إنـه يحل المشاكل |
| Anahtar kopyalama derdini çözüyor. Bazı sürücüler vale anahtarı kullanır, ama kimse garaj kumandası getirmeyi düşünmez. | Open Subtitles | هذا يحل مشكلة نسخ المفتاح، بعض السائقين أذكياء كفاية ليستخدموا مفتاح موظف الركن |
| Ona akbaba diyoruz çünkü geliyor neredeyse çözülmüş davaları kendi çözüyor sonra tüm alkışı topluyor. | Open Subtitles | نسمية الجشع لأنه دائماً ما ينقض علينا و يحل القضايا التي كادت ان تغلق |
| Böylece sen onunla dalga geçerken, o da olayı çözüyor. | Open Subtitles | بينما أنت مشغول بالسخرية منه هو يحل الجريمة |
| ve kesinlikle kendi problemini de çözüyor. | TED | وطبعاً عندها يحل مشكلته الخاصه |
| Dövmeler olayları çözüyor, onlara yarar sağlamıyor. | Open Subtitles | كانت أوشامها تحل الجرائم ، لم تُساعد على حدوثها |
| Küresel ısınmayı falan çözüyor olması lazım. | Open Subtitles | ينبغي أن تكون الآن تحل مشكلة الاحتباس الحراري |
| Bu, teknik olarak problemi çözüyor. | TED | وهذه الطريقة تحل المشكلة تقنياً. |
| Küçük kızları ellemek cinayet davasını nasıl çözüyor? | Open Subtitles | كيف لمس فتيات صغيرات تحل جريمة قتل ؟ |
| İncil'iniz bu problemi cennet ile çözüyor. | Open Subtitles | تحلّ التوراة خاصّتكم تلك المشكلة بتقديم مفهوم "الجنّـة" |
| Pekala, bu kayıp yüzüğün gizemini çözüyor. | Open Subtitles | هذا يحلّ لغز الخاتم المفقود. |