| Sanıyorum ki makineler kalıba zarar verecek kadar güçlü ve baskı sonrasındaki her paranın üzerinde çarpışma izi oluyor. | Open Subtitles | أتصور أن الآلات قوية بما يكفي لإتلاف القوالب فعلاً، وأية قطعة نقدية تُدمغ بعد ذلك ستكون عليها آثار التصادم. |
| Etrafındaki iki gramlık karbon fiber kafes pervanelerin dolaşmasını engelliyor; ancak aslında çarpışma absorbe ediliyor ve robot çarpışmaya cevap veriyor. | TED | فالقفص الكربوني حول المراوح الذي يزن جرامين، يحميها من التشابك. لكن التصادم يتم إمتصاصه، والروبوت يستجيب لهذا التصادم. |
| Hayat kurtarabilirler çünkü bu malzeme çeliğe nispeten pound(0,45kg) başına 12 kat daha fazla çarpışma enerjisi sönümleyebilir. | TED | يمكنها أن تنقذ الأرواح لأن هذه المادة يمكن أن تمتص ما يصل إلى 12 ضعف من طاقة الاصطدام التي يمتصها الحديد للرطل الواحد |
| Bazen çarpışma sahnesi çekerken yönetmen kamerayı arabanın içerisine koyup sahneyi içeriden çekmek istiyor. | Open Subtitles | أحيانا عند تصوير الإصطدام، يريد المخرج أن يضع كاميرا بالداخل ليصور الإصطدام من الداخل |
| Tek bir çarpışma gördüm, geri çekiliyorduk ayağımı benim adamlarımdan biri vurdu. | Open Subtitles | المعركة الوحيدة التي شهدتها، كنا نتراجع واُصيبت قدمي من قبل أحد رجالي |
| Daha fazla öğrenci, daha fazla çarpışma demek. | TED | لان عدد طلاب اكثر يعني احتمال اصطدام اكثر وعبر رفع عدد الجزئيات ايضاً |
| Bayım, uçağı Hawaii adaları dışındaki muhtemel çarpışma rotası dışına çıkarmayacağım. | Open Subtitles | سيدي ، أنا لن أضعها على مسار تصادمي مع طرق هاواي السريعة فى وقت الذروة |
| Motorlu araçla çarpışma sonucu oluşan kafadaki künt uçlu cisim travması. | Open Subtitles | ضربة حادة في الرأس نتيجة إصطدام مركبة متحركة |
| - çarpışma noktasını ver. - 11 dakika, Doğu Asya. | Open Subtitles | أعطنى أحداثيات التصادم شرق آسيا ، 11 دقيقة |
| Birisi sana bu şirketin çarpışma testlerini hiç geçememiş ön koltuklar monte ettiğini, fren balatalarının birkaç bin milden sonra bozulduğunu ve yakıt enjektörlerinin patlayıp insanları canlı canlı yaktığını bildiriyor. | Open Subtitles | شخص ما أعلمك أن هذه الشركة مساند للمقاعد الأماميه فشلت في أختبارات التصادم ومكابح تبلي بعد ألف ميل |
| Askeri modda çalışıyor. çarpışma ayarlarını değiştirmiş. | Open Subtitles | انها تعمل الآن بالنمط العسكرى لا بد أن التصادم هو ما فعل هذا |
| Böylece güvenli bir şekilde geçmek zorlaşır ve geniş koridorlara nispeten daha fazla çarpışma gerçekleşir. | TED | وهذا سيقلل من حرية التحرك في تلك الممرات مما يرفع من معدل الاصطدام في الممرات |
| çarpışma ve kitap düşürme çok mu sert? | TED | أليس هذا الاصطدام الحر و ايقاع الكتب عدائي نوعا ما ؟ الا توجد هناك طريقة اسهل تتطلب طاقة و مجهوداً اقل ؟ |
| Ay'ın kökeni üzerinde çalışmaya başladığım zaman, dev çarpışma fikrini tamamen reddetmek isteyen bilim insanları vardı. | TED | حين بدأت العمل في البحث عن أصل القمر، كان بعض العلماء يريدون رفض فكرة الاصطدام العملاق بأكملها. |
| Burası kamerayı koydukları yer. "çarpışma kutusu" da deniyor. | Open Subtitles | و هنا يضعون الكاميرا يدعونه صندوق الإصطدام |
| çarpışma anında oluşan kraterleri görebiliyoruz. Bir asteroid Mars'a çarptığı zaman pek çok şeyi havaya uçuruyor. | Open Subtitles | يمكننا أن نرى فوهات ناتجة عن الإصطدام وهذا يعتمد على النيزك الذي ضرب المريخ |
| - Hemen seninle Chulak'a döneceğim. - çarpışma sona erdi, Teal'c. | Open Subtitles | سأعود معكم حالا لقد إنتهت المعركة يا تيلك |
| Onları gömmeye giderken yakınlarda bir çarpışma, 15 yıl önce metal kutulardan birini kanalizasyona düşürerek kaybetmemize neden oldu. | Open Subtitles | عندما كنا في طريقنا إلى دفنها بسبب اصطدام فقدنا إحدى الحاويات فسقطت في المجارير قبل خمسة عشر عاماً |
| Güç çekirdeğine çarpışma rotasına koordinatları ayarlayabilir misin? | Open Subtitles | يمكنك تعيين الإحداثيات على مسار تصادمي مع مصدرالطاقه؟ |
| Ortada bir çarpışma var ve birşeyler saçılıyor. | Open Subtitles | هناك إصطدام في الوسط, والمادّة منتشرة بالأرجاء. |
| çarpışma sonucu alt seviyelerde oluşmuş yapısal hasarlar bulduk. | Open Subtitles | وجدنا ضر في البنية من المحتمل نتيجة الصدمة |
| Ve çarpışma testi de şu şekilde işliyor. | TED | ثم ها هي الكيفية التي يعمل بها اختبار التحطم |
| çarpışma filminde seyirlik güzel vücutlar var ama aynı zamanda çirkin fikirlere de sahip. | Open Subtitles | فيلم "كراش" كان يمتلك بعض أبدان السيارات الجميلة في مشاهده لكن ايضًا بعض الأفكار السيئة. |
| Ancak böyle bir trafikte çarpışma riski de vardır. | Open Subtitles | ،لكن بالأعداد الكثيرة فإنهم معرّضون للاصطدام |
| Aslında, uzun lafın kısası, çarpışma alanında bunlardan asteroiti kendilerine çekecek kadar çok olmalı. | Open Subtitles | ونتيجة لذلك، موقع الحطام يحتوي على هذه الحجارة التي تجذب الكويكب. |
| Böylece, parçacıklar yakınlaşır ve daha çok çarpışma meydana gelir. | TED | وسوف تحدث الاصطدامات اكثر وكثرة تلك الاصطدامات تعني رفع احتمالية |
| Voysec'in yeni çarpışma önleme sistemlerine sahip olduğu için kurtuldu.. | Open Subtitles | بل تخلص منه لأن لدى فويزك أنظمة جديدة لتفادي الأصطدام |
| bir çarpışma anı hayatta deişikliklere sebep olue... hemde düşünüp tahmin edeyemeyeceğiniz şeylere. | Open Subtitles | لحظات الصدمات تحدث إحتمالات للتغيير كنتيجه لإنعكاساتها المتعدده بشكل يفوق ما قد نتوقعه |