| Ve, su gibi, herhangi bir kuralda çatlaklar bulacaklar. | TED | انهم كما الماء يمكنها ان تجد الشقوق على الفور في اي حزمة من القوانين |
| Empati ve eşitlik arasındaki uçurum kolektif bütünlüğümüzü oluşturan çatlaklar kadar net değildir. | TED | الهوة بين التعاطف والإنصاف لا يمكن سبر غوره مثل الشقوق التي تترك علامة على نزاهتنا الجماعية. |
| Kurbanda aşırı miktarda yumuşak doku zedelenmesi... - ...ve dil kemiğinde çatlaklar vardı. | Open Subtitles | الضحية كانت لديها تلف كبير فى الأنسجة و كسور متعددة فى العظام اللامية. |
| Yeniden biçimlendirmeye göre bu çatlaklar 6 ay önce oluşmuş. | Open Subtitles | بالنظر لإعادة التشكل فهذه الكسور قد حدثت قبل 6 أشهر |
| İskeletin her yerinde geniş yarıklar çatlaklar ve kırıklar var. | Open Subtitles | شقوق واسعة ، وكسور وفواصل في الهيكل العظمي بالكامل |
| Her ilkbaharda çatlaklar hep aynı yerde, aynı zamanda oluşmuştu. | Open Subtitles | في كل ربيع، تتشكل الصدوع دوماً في الأماكن والأزمنة ذاتها |
| Ve gerçekten önemli olduğuna inanıyorum konumuzu abartmamalıyız ve bu şirket yapılarında ince çatlaklar olduğunu kabul etmeliyiz. | Open Subtitles | وعلينا أن نعترف بأن هناك تصدعات والتصدع في كل تركيبة الشركات وأحيانا عندما تقوم شركة بالتركيز |
| Her zamanki çatlaklar ve sıkılmış ihtiyarlar. | Open Subtitles | اي شيء مهم على خط التبليغ؟ المجانين المعتادين مهووسي الجرائم و المواطنين الكبار الضجرانين |
| Ve bu sadece önemli kırılmalar değil: Küçük çatlaklar da tehlikeli olabilir. | TED | والكسور الكبيرة ليست فقط ما يهم الشقوق الصغيرة يمكن أن تكون بذات الخطورة. |
| Bu betonda, küçük çatlaklar bile çeliği aşındıran ve yıkıcı çöküşe neden olan su, oksijen ve karbondioksiti kanalize edebilir. | TED | في هذه الخرسانة، حتى الشقوق الصغيرة قد تمرر الماء، الأكسجين، وثاني أكسيد الكربون الذي يتلف الحديد فيؤدي إلى انهيار كارثي. |
| çatlaklar kapandığında bakteri veya mantarlar bir kez daha spor yapar ve hareketsizleşir. çatlaklar tekrar oluştuğunda yeni bir iyileşme döngüsüne başlamaya hazırdır. | TED | حين تغلق الشقوق بإحكام، البكتيريا أو الفطريات ستصنع بذور وتعود للسبات مجددًا مستعدة لتبدأ دورة جديدة من الإصلاح الذاتي عندما تتشكل الشقوق مجددًا. |
| Onu inceliyorlar, çatlaklar için kontrol ediyorlar, delme zararı, kıymıklar, çentikler için. | TED | ويقومون بفحصها .. وتدقيق الشقوق التي تعتريها بسبب الحفر و الاحتكاك |
| Kafatası, kaburgalar, pelvis ve kalçadaki her iki proksimaldaki çatlaklar ölüm anında gerçekleşmiş. | Open Subtitles | كسور قرابة وقت الوفاة على الجمجمة، الأضلاع، الحوض و النهاية العلوية لعظمي الفخذ. |
| Sekiz ve dokuzuncu kaburgalarla, göğüs kafesinde,.. ...ölüm sırasında oluşmuş çatlaklar var,.. | Open Subtitles | هناك كسور حدثت قبل زمن الوفاة على الضلعين الثامن والتاسع وعظم القص. |
| Hayır, her şeyi değil. Sol köprücük kemiğinde yayılmış çatlaklar var. | Open Subtitles | كلا، ليس كلّ شيء، هناك كسور مشعة على عظم الكتف الأيسر. |
| çatlaklar - ya da yollar - ...nefes alan hayvanlar için kullanışlı açık deniz yolları oluştururlar. | Open Subtitles | وتشكل الكسور أو الشقوق ممرات مائية مفتوحة مفيدة جدا للحيوانات التي تتنفس الهواء |
| El bileklerindeki çatlaklar sağlık durumu yüzünden olmuş olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أن تكون الكسور التي على معصمها نتيجة لحالتها المرضية |
| Bilirsin, kabukta ince noktalar, küçük çatlaklar. | Open Subtitles | تعرف، أماكن رفيعة في الصدفة شقوق رفيعة كالشعرة |
| çatlaklar suyla dolduğunda, suyun ağırlığı onları daha derine itecektir. | TED | عندما تمتلئ الصدوع بالماء وزن الماء يقوم بزيادة عمق الصدوع للأسفل |
| Büyükbaba, oksijen borusunu tamir ettim, ama her yerinde çatlaklar var, ne zaman patlayacağını bilemiyorum. | Open Subtitles | جدي ، لقد أوصلت الكرة بالنظام لكن هنالك تصدعات بكل مكان المكان بأكمله على وشك الإنفجار ربما خلال عشرة دقائق أو أقل |
| İki ay önce Berkeley'den bazı çatlaklar her tarafını sprey boya ile boyadılar. | Open Subtitles | من حوالى شهران, أحد المجانين قام بنثر الطلاء عليها كلها |
| Bu kaburga kemiği yarığı ile oluşan değişiklik gösteriyor ki bu çatlaklar ölmeden önceki dört günden daha da önce oluşmuş, değil mi? | Open Subtitles | هذا شق كسر ضلعي إعادة التشكيل تشير إلى إلى أن الكسر حصل قبل أكثر من 4 أيام من وفاته |
| Elleri kerpiçten dolayı çatlaklar içinde olur, sırtı ustabaşının kamçısından dolayı yara içinde kalır, ancak kalbinde Tanrı'nın ruhunun ateşi yanardı. | Open Subtitles | يداه تكون كثيرة العُقد و مكسوره من تجاويف الأحجار و ظهره متقرحا من سوط الرئيس المتعسف لكن قلبه يحترق بروح الرب الرزاق |
| - Onlar çatlaklar, genç bayan. Üç çocuğum var benim. | Open Subtitles | تلك علامات تمدد الجلد أيتها الشابة لقد أنجبت ثلاثة أطفال |
| Kabuktaki çatlaklar, boğumlar ya da onlara ne ad verirseniz. | Open Subtitles | التصدعات باللحاء, أو العقد, أو أياً كان مسماها |
| Kelp yosunu gibi bitkilerin buzdaki çatlaklar arasından gelişip yüzeyde serpildiğini hayal edebilirsiniz. | TED | تخيلوا النباتات هناك تنمو كالأعشاب البحرية خلال التشققات الثلجية حتى تظهر على السطح |