Bu çocukların gazeteni okumamalarının sebebi Birçoğunun dedikoducu, sığ, kötü kalpli olmaları. | Open Subtitles | سبب عدم قراءة هؤلاء لصحيفتك لأن أغلبهم يحبون النميمة ، وسطيحين يحبون الأمور المادية |
Yani, bu insanların gözünün içine bakıp Birçoğunun özel odaya şişe içki servisi almamış olduğunu söyleyebilirsin. | Open Subtitles | إن الأمر لمحزن, أعني أنّكَ ترى هؤلاء الناس. أغلبهم لم يتمكنوا من الحصول على خدمة القنينة, في غرفة كبار الشخصيات. |
Birçoğunun parası perakende satışa yeter. | Open Subtitles | أغلبهم أغنياء بمايكفي لشرائها من تاجر التجزئة. |
Hastalıkları geçmiş bile olsa, Birçoğunun ellerinde kalıcı sinir hasarları nedeniyle duyu kaybı yaşanabiliyor. | TED | حتى في حالة شفائهم من هذا المرض، فإنّ أذيّة الأعصاب المرافقة تركت العديد منهم بدون إحساس اللمس في أيديهم. |
Oraya vardığımda insanlar gelmeye başlamıştı. Birçoğunun yanında market arabası vardı, haftalık gıda ihtiyaçlarını almak için hazırlardı. | TED | وبينما كنت أركن سيارتي، رأيت أناساً بدأوا بالوصول، العديد منهم مع عربات متنقلة في شاحنة، يستعدون لاستقبال دعمهم الغذائي الأسبوعي. |
Birçoğunun Thomas gibi kocası yok. | Open Subtitles | العديد منهم لا يملكون أزواج مثل توماس |
Birçoğunun bu konuda dengesi olmayacak. | Open Subtitles | أغلبهم لن يكون عندهم هذا التوازن. |
Polis memurlarının yaptıkları ulusal bir ankette yüzde 75'i aslında çocuk ve gençlerle nasıl konuşulur konusunda özel bir eğitim istedi. Birçoğunun yoktu. | TED | في دراسة استقصائية وطنية لضباط الشرطة، طالب 75 بالمئة منهم بتدريب متخصص في كيفية مخاطبة الأطفال والمراهقين ... ولم يحصل أغلبهم عليه. |
Birçoğunun boş yere öldüğünü söyleyin! | Open Subtitles | ! أخبرهم إن أغلبهم ماتوا عبثاً |
Birçoğunun hapse girmesine sen neden oldun, Walter. | Open Subtitles | أنت مسؤول عن سجن العديد منهم هنا يا (والتر) |
Birçoğunun içinde sadece resimler var. | Open Subtitles | العديد منهم بهم صور فقط |