| Özellikle tam da sana yakışır bir, haber malzemesi olacaksın. | Open Subtitles | ستكون مجرد خبر بسيط خصوصاً بالوقت الحاضر بحيث يناسبك ذلك |
| Hiç şüphesiz, rekabetçi ve göz kamaştırıcı Bianca için iyi bir haber bu. | Open Subtitles | وهذ بلا شك خبر محلي للمتنافسة القوية بلانكا بيانكا نجمة برنامج الواقع للمراهقين |
| Tatlım. Bu harika bir haber. Annesi ve avukatlarıyla olan sorunları hallettim. | Open Subtitles | ـ عزيزي، هذه أخبار رائعة ـ لقد أتفقتُ مع والدته و محاميها |
| Hey, beyler! Harika bir haberim var. Muhteşem bir haber. | Open Subtitles | مرحباً يا أصدقائى, لدىّ بعذ الأخبار العظيمة بعض الأخبار الرائعة |
| Sevgili küçük köpeğinizle ilgili polisten bir haber var mı? | Open Subtitles | أي أخبار من الشرطه عن كلبك الصغير الغالي ؟ |
| Parayı kurbandan çaldığını sanıyorduk bu iyi bir haber olabilir. | Open Subtitles | بالإفتراض أنها سرقتهُ من الضحية هذا قد يكون خبرٌ جيد |
| Korsanların hapishaneye dönmesi anlamına geleceği için bence harika bir haber. | Open Subtitles | يتسنى لهم الرجوع للسجن و هذه أخبار عظيمة إنها أخبار غريبة |
| Müjdeli bir haber aldığımda ilk aradığım kişi sen oluyorsun. | Open Subtitles | أنت أول شخص أتصل به عندما يكون عندي خبر سار |
| Bence bu güzel bir haber, çünkü Orta Çağ'dan çıkmamızı sağlayacak bir fırsat sunuyor, ki bence bu konu oralardaydı. | TED | ولذلك أعتقد أن هذا خبر جيد، لأنه يتيح لنا فرصة للخروج من العصور الوسطى، الذي أشعر بأن هذا الحقل يقبع فيها. |
| İkinci iyi haber; bu gerçekten iyi bir haber: [Kadınları anlatan veya kadınların yaptığı filmler daha çok para kazanıyor.] | TED | الخبر الجيد رقم اثنان، وهذا خبر جيد بالفعل: أفلام النساء تحقق أرباحًا أكثر. |
| bir haber alır almaz kıpkırmızı kesilir. | Open Subtitles | انها تصبح قرمزية فورا من أى خبر أسرعى الى الكنيسة |
| Benim sevgili kocam senden bir haber alamazsam yakında öleceğim. | Open Subtitles | زوجي العزيز... سأموت قريبا إن لم أحصل على خبر منك |
| Bu rakam hiç bu kadar yüksek olmamıştı, ama aslında bu iyi bir haber, çünkü bu aynı zamanda insanların ölmediğini gösteriyor. | TED | لم يسبق وأن كان هذا الرقم مرتفعا هكذا ولكن في الحقيقة هذه أخبار جيدة ، لأن ما يعنيه أن الناس توقفوا عن الموت. |
| Akılda tutulacak şey bunun kesinlikle harika bir haber olduğudur. | TED | الشيء الذي يجب أن نأخذه بعين الاعتبار هو أنّ هذه أخبار سارّة. |
| Ve bu gerçekten iyi bir haber olabilir. | TED | وأعتقد أن هذا يمكن أن يمثّل بعض الأخبار الجيدة حقا. |
| Dedim ki; herhangi bir haber var mı? | Open Subtitles | كرر ما قلته عن الأخبار لقد قلت هل لديك أي أخبار لأدونها |
| Bu kötü bir haber, fakat şaşırtıcı bir şekilde, iyi bir haber de içeriyor. | TED | وهذا خبرٌ سئ، و لكن ربما أفاجِئكم بقولي أنّه أيضاً جزءٌ من الأخبارِ الجيدة. |
| İyi bir haber ve benim için mutlu olacağına söz vermelisin. | Open Subtitles | إنها أخبار جيدة وعليكِ أن تعديني بأن تكوني سعيدة لأجلي |
| - İşin hakkında müthiş bir haber var. | Open Subtitles | اتصل الليلة الماضية مع نبأ عظيم بشأن عملك. |
| Bu harika bir haber. Zamanı gelmişti zaten, değil mi? | Open Subtitles | هذه اخبار رائعة كان الامر منوط بالوقت الا تعتقد ذلك ؟ |
| Evet, çok işime yaradı da sanki. Kuruldan bir haber aldınız mı? | Open Subtitles | نعم ، كل شيءنجح معي ، هل لديك أي كلمة من المجلس ؟ |
| - Evet sona ermiş. - Bu harika bir haber, General. | Open Subtitles | ـ لقد انتهت ـ يا لها من بشرى سعيدة ايها اللواء. |
| - Burada oturmuş 16 yaşında bir kız için yıkıcı bir haber vermenin en iyi yolunu düşünüyordum. | Open Subtitles | كنت أجلس هنا وأفكرفي أفضل طريقة لإبلاغ فتاة في الـ 16 بخبر صاعق |
| Ufak bir haber bile yok. Adam yüz bin dolarlık malını özlemeli biraz. | Open Subtitles | ليس خبراً ثانوياً أي رجل يجب أن يفتقد مئة ألف من النقود والجواهر |
| Bak bu harika bir haber işte. | Open Subtitles | حسناً أتعرف؟ .. تلك أخبار جيده جداً لى. |
| Sayın Başkan, biraz önce bir haber aldık dünya, uzaylıların saldırısına uğramış. | Open Subtitles | سيدي الرئيس، لقد تلقينا أنباء للتو الكوكب متعرض للهجوم من قبل الغزاة |