| Arkadaşça bir yüzü vardı kalın kaşlı, doğal kahverengi saçlı ve kahverengi gözlüydü. | Open Subtitles | لديها وجه لطيف حواجبهاكثيفة،شعرهابنيطبيعي ، وعينان عسليتان . ما هو الشيء المضحك ؟ |
| Güzel bir yüzü ve tam benlik dudakları var ama ben kızıl saçlıyı alacağım. | Open Subtitles | نعم لديها وجه جميل و شفتين ممتلئتين و يعجبني ذلك لكني سآخذ ذات الرأس الأحمر |
| Saatin bir yüzü, kolları, mekanizması ve bataryası var deriz. Ama asıl anlatmak istediğimiz, saat adında bir şeye tüm bu parçaları bağladığımızı düşünmediğimiz. | TED | فالساعة لها وجه وعقارب وآلية عمل وبطارية. ولكن ما نعنيه حقيقةً، نحن لا نفكر بأن هناك شيء يسمى الساعة متصل بها كل أجزائها. |
| Çok güzel bir yüzü var. | Open Subtitles | ياله من وجه حسن |
| Çok güzel bir yüzü ve inanılmaz bir vücudu var. | Open Subtitles | انه رائع. فهو مثل هذا الوجه الجميل وهذه الهيئة لا يصدق، |
| bir yüzü aydınlık, diğeri karanlık. | Open Subtitles | وجه ذو نوايا حسنة، و الآخر ذو نوايا سوداء |
| Ölümün tanıdık bir yüzü olduğunu biliyordum ama seninkini düşünmemiştim. | Open Subtitles | دائمًا ما عرفت أن الموت يرتدي وجهًا مألوفا ولكن ليس وجهك |
| Unutamayacağın bir yüzü vardı. | Open Subtitles | يملك وجهاً من المُستحيل أن تنساه |
| Şey, insanın senin gibi bir yüzü olunca, ikisi arasındaki farkı söylemek çok zor. | Open Subtitles | حسناً من الصعب معرفة ما يشعر به المرء عندما يكون له وجه كوجهك |
| Ama herhangi bir yüzü olmak, hiç olmamasından iyidir! | Open Subtitles | لكن أي وجه لن يكون أبدا أفضل من وجهكِ |
| Annenizin TV.de iyi duracak bir yüzü olduğunu söylemek istedim. | Open Subtitles | كل ما أقوله أن أمكم لديها وجه جميل سيبدوا رائعاً فى التليفزيون |
| Annenizin TV.de iyi duracak bir yüzü olduğunu söylemek istedim. | Open Subtitles | كل ما أقوله أن أمكم لديها وجه جميل سيبدوا رائعاً فى التليفزيون |
| Gerçekten öyle. Melek gibi bir yüzü bozuk para bile zıplatabileceğin kalçaları keşke annem olsaydı diye iç geçirebileceğim güzellikte memeleri var. | Open Subtitles | إنّها حقاً كذلك، لديها وجه ملاكٍ، أرداف بإمكان قطعة نقديّة أن ترتدَّ منها. |
| Kızın çok düzgün bir yüzü var ve hazır olduğunda bir arkadaşını cezbedecektir. | Open Subtitles | لديها وجه متماثل ستجذب رفيقا لما تكون مستعدة |
| Çok güzel bir yüzü var ve güzel yüzler beni sinirlendirir. | Open Subtitles | لديها وجه جميل و الوجوه الجميلة تجعلني أتوتّر |
| Alison'ın diğer bir yüzü de vardı. | Open Subtitles | نعم حسنا لقد كان لها وجه اخر أيضا |
| Amerika'nın yeni bir yüzü var ama bununla yüzleşmek için spesifik kültür yok. | Open Subtitles | "أمريكا" لها وجه جديد... بدون ثقافة محددة... يعيشها الإنسان. |
| "Ne kadar da güzel bir yüzü var yahu." diyemeyecek. | Open Subtitles | ان لديه اكثر من وجه وسيم |
| - Ne güzel bir yüzü var. - Çok büyük ve çok güçlü. | Open Subtitles | يا له من وجه جميل- ضخم و قوي- |
| Bu suratı sinirli görüyorsun. Normal bir yüzü ise düşmanın gibi algılıyorsun. | Open Subtitles | فأنتَ ترَ هذا الوجه "غاضباً"، لذا أنتَ ترَ الأوجه الطبيعية ، عدائية. |
| Ayrıca küçücük ve öyle sevimli bir yüzü var ki. | Open Subtitles | وعاطفيّ من الداخل، ولديه هذا الوجه الإسفنجي الصغير. |
| bir yüzü aydınlık, diğeri karanlıktır. | Open Subtitles | وجه ذو نوايا حسنة، و الآخر ذو نوايا سوداء! |
| - Daha önce sizinki kadar güzel bir yüzü gördüğümü hiç sanmıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بأني رأيتُ وجهًا جميلًا كجمال وجهك |
| Sevimli bir yüzü asla unutmam. | Open Subtitles | لا أنسى أبدًا وجهًا جميل |
| Gerçekten de TV'ye uygun bir yüzü var. | Open Subtitles | إنه يملك وجهاً تلفزيونياً. |
| Tam da şüphelendiğin gibi Alexander Pierce'ın yeni bir yüzü var. | Open Subtitles | إذن، فألكسندر بيرس له وجه جديد كما توقعتَ تماما. |
| Drew, sana söyleyeyim. Ben bir yüzü asla unutmam. | Open Subtitles | عليَّ أن أخبرك يا (درو) بأنني لا أنسى أي وجه أبداً |