Dans cazibe o hayranları ile nasıl hareket izlemek için. | Open Subtitles | جاذبية الرقصة هي أن تشاهدي . كيف تتحرك مع المشجعين |
Harika bir kıçı var. Kadından cazibe yayılıyor. | Open Subtitles | الفتاة لديها مؤخرة جميلة، وتظهر جاذبية جنسية |
Bir şehir elbette ki yalnızca koruma ve yiyecek değil, cazibe de sunabilir. | Open Subtitles | المدينة، وبطبيعة الحال، يمكن أن توفر ليس فقط مأوى وطعام وفير ولكن سحر |
Bu şekilde küçümseme. Onlarda sıradışı bir cazibe vardır. | Open Subtitles | لا تتسرع برأيك في مثل هذه الأشياء توجد منهن من لهن سحر خارق |
Bilirsin, bence seksi cazibe çok önemli birşey. | Open Subtitles | تعرف ذلك، أعتقد تلك الجاذبية الجنسية مهمة جدا |
Olur böyle şeyler. Eninde sonunda cazibe galip gelir. | Open Subtitles | عاجلاً أم آجلاً يجب أن يقع ضحية إغراء النقود |
Aşk, cazibe ve baştan çıkarma hakkında her şeyi bilir. | Open Subtitles | إنها تعرف كل ما يجب معرفته عن الحب, السحر و الإغراء |
cazibe Adam. cazibe Adam. Kulağa hoş geliyor. | Open Subtitles | الرجل الدفين ، الرجل الدفين يعجبنى هذا |
Evet, ama fiziksel cazibe, başa çıkılmayan tutkulardan biri değil midir? | Open Subtitles | نعم, أليست جاذبية جسدية للقوى التى لا يمكن السيطرة عليها؟ |
Mükemmel bir fizik, mükemmel oranlar ve olağanüstü bir cazibe. | Open Subtitles | عموما فالبشرة المثالية والتناسق الرائع يعطيان جاذبية جنسية |
İzin özünde ilkel bir cinsel cazibe yatıyor. | Open Subtitles | هناك جاذبية جسدية والتي هي بسيطة في جوهرها |
Nesnelerde sevimlilik ve incelik insanlarda kişisel cazibe ve fiziksel zarafet konusunda züppeydi. | Open Subtitles | لقد كان متكبراً بمحبته لأمور عن سحر الشخصية و النعمة البدنية للناس |
cazibe diyorsunuz ama tamamen çıkarcısınız. | Open Subtitles | أنت تطلق على ذلك سحر لكنه استمتاع شخصي خاص بك |
Müziğin hala vahşileri yatıştırma gücü var... ama ben daha büyük bir cazibe biliyorum. | Open Subtitles | الموسيقى ما زالت سحر هاتا لتسكين الوحشيين... لكني أعرف سحر أعظم. |
İnsanları sevmek, sevilmek bu yeteneğe sahip olmak, o neşe, o cazibe. | Open Subtitles | أن تحب الناس وتكون محبوبا أن تكون لديك تلك البراعة وتلك الرشاقة وتلك الجاذبية |
O zamandan beri Dünyaca ünlü bir cazibe merkezi. | Open Subtitles | الجاذبية المشهورة عالمياً منذ ذلك الحين |
Bu ayrıcalık ile kim olduğumuzu saklayan oldukça samimi bir cazibe gelir. Eğer kim olduğumuzu saklarsak daha az güvenilir oluruz. | TED | لكن مع هذه الميزة يكون هناك إغراء كبير للتراجع عن تجسيد حقيقة ذواتنا، وإذا امتنعنا عن تجسيد حقيقة ذواتنا، ستتضاءل احتمالية أن نكون محل ثقة. |
Hayır ben değil. Benim cazibe yeteneğim yoğurları bedavaya aldı. | Open Subtitles | لا، مهارتي في الإغراء هي من جلبت لك "فرويو" مجانا. |
cazibe Adam da geliyor. | Open Subtitles | انا قادم، لنفعل ذلك - الرجل الدفين معكم ايضا - |
Gerçekten de bizim tüketici toplumumuz büyük oranda cazibe sermayesine dayanmaktadır. | TED | بالطبع، مجتمعاتنا الإستهلاكية مبنية بشكل واسع على رأس مال الإغواء |
cazibe güzellikten daha önemlidir. | Open Subtitles | لكن الجاذبيه أكثر قيمه من الجمال |
Diğer yandan iki cazibe, duygusal güçtür. | Open Subtitles | الـ2 في اليد الأخرى تمثل الجذب ،، القوة العاطفية |
Michael, bu, um... cazibe harekti kesinlikle bahçede başının belaya girmesine neden olabilir. | Open Subtitles | (مايكل) محاولتك لجذبي يمكن أن يكون هو ما يسبب لك المشاكل في الساحة |
Beni aramayı kesmelisin. "Ölümcül cazibe" filmindeki adam gibisin. | Open Subtitles | يجب أن تكفّ عن مهاتفتي إنك تتصرّف كما لو كنت رجل شديد الجاذبيّة |
cazibe bir sahtecilik şeklidir, ama bu sahtecilik belirli bir amaca ulaşmaya yönelik çalışır. | TED | الابهار هو نوع من التزييف لكنه تزييف لتحقيق هدف معين |