Bir şekilde böylesinin en iyisi olduğuna kendimi ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | بطرييقة ما استطعت أن اقنع نفسي أن ما حدث كان لمصلحتي |
Hayatımdaki bütün anlamlı ilişkileri berbat etmeyi başardım... | Open Subtitles | لقد استطعت أن أخرّب كل علاقة ذات معنى .. حظيت بها في حياتي ، لكن |
Öte yandan ölüm sebebini teyit etmeyi başardım ve bu da kesinlikle kurşun yarası. | Open Subtitles | لكني استطعت أن أأكد الـ س.ف تعني سبب الوفاة وذلك بسبب بندقية |
Fakat duygularımı kontrol etmeyi başardım ve tüm soruları yanıtladım. | TED | لكنني تمكنت من السيطرة على كل مشاعري وكبتها والإجابة عن الأسئلة |
Stalker programlarını kötü olarak işaretlemeye başlamaları için antivirüs şirketlerinden birkaçını ikna etmeyi başardım. | TED | تمكنت من إقناع بعض شركات برامج مكافحة الفيروسات بتسويق هذه البرامج كبرامج خبيثة. |
Dışarıya çıkıp bahçede oturman için izin verilmesine görevlileri ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | تمكنت من إقناع المسؤولين أن يسمحوا لك بالخروج والجلوس في الحديقة |
Şansıma 80 yaşındaki işletmeciyi kayıtlara bakmak için ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | لحسنِ الحظّ، لقد كنتُ قادرًا على أفتن المُدير ذي الثمانين عامًا ليسمح لي بالوصول لشرائط المراقبة. |
Güzel şehrimize gelmesi için büyük meblağlar ödeyerek ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | تمكنت من اقناعه بالقدوم لمدينتا الطيبة بثمن كبير |
Evet, onları Tamagawa-Doğu konusunda ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | . أجل، لقد تمكنت من إقناعهم حول شرق تاماجاوا |
Savunma Bakanlığı'nın web sayfasından yıllarca önce ayrıldılar ama kodları takip etmeyi başardım. | Open Subtitles | أزالوه من موقع الدفاع الوطني منذُ سنوات، لكنني تمكنت من تتبع الشيفرة. |
Böylece kaybettiği malların intikamı olarak tecavüze uğramanızın yeterli olduğuna Mösyö Le Comte'u ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | لذلك تمكنت من إقناع الكونت بأن أغتصابك وحسب كان انتقام كافيا لفقدان بضاعته |
Annenle ceza meselesini ve gerektirdiklerini konuştum ve onu hükmünden vazgeçmeye ikna etmeyi başardım ama bir şartı var. | Open Subtitles | و كل ما تؤدي إليه و تمكنت من اقناعها أن توقف تنفيذ حكمها بشرط واحد |
Dinle beni. Seni buraya almaları için onları ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | تمكنت من أقناعهم للسماح لكِ بالدخول الى هنا e. |
Kredisini kontrol etmeyi başardım ama. | Open Subtitles | -لكنّي كنتُ قادرًا على إجراءِ فحصًا ائتمانيًّا . |