| Charlie, her zaman suçun, korku gibi olduğunu ve bize yok olmak için değil kurtuluş için verildiğini söyler. | Open Subtitles | إد، لقد كان تشارلي يقول دائماً، إن الذنب كالخوف وُهب لنا من أجل البقاء، وليس من أجل تدمير الذات |
| İnsanlar seni ne olduğun için sevecek, ne verebildiğin için değil. | Open Subtitles | الناس ستحبكم لما انتم عليه وليس لما تستطيعون ان تقدموا لهم |
| Babanın kendisiyle konuşmayı bırakan eski kız arkadaşı için değil. | Open Subtitles | ليس لأجل صديقك الاب التى لا تتحدث إليه على الأطلاق |
| Sert adam olduğun için değil aptalın teki olduğun için. | Open Subtitles | ليس لأنك مشاغب جداً، بل لأنك بذلك الدرجة من الغباء |
| İnkâr ettiğim için değil, seninle arkadaşlığımıza değer verdiğim için. | Open Subtitles | ليس لأنني أنكر حقيقة مشاعري، وإنما لأنني أهتم كثيرًا لصداقتنا. |
| Bu tam boyutunda bir roket için, bir maket için değil. | Open Subtitles | هذه المعادلة تنطبق على صاروخ بالحجم الحقيقي، و ليس على نموذج |
| Bana fikirlerimi yazmam için para ödüyorlar, objektif olmam için değil. | Open Subtitles | حسناً إنهم يدفعون لي كي أكتب رأيي وليس كي أكون موضوعياً |
| Beni onu korumam için tuttunuz, arkadaşı olmam için değil. | Open Subtitles | ولكنكم تدفعون لي كي أحميها، صح؟ وليس لكي أصادقها؟ صحيح؟ |
| Beni onu korumam için tuttunuz, arkadaşı olmam için değil. | Open Subtitles | ولكنكم تدفعون لي كي أحميها، صح؟ وليس لكي أصادقها؟ صحيح؟ |
| Bana borçlusunuz ama sizi onuncu kez kurtardığım için değil. | Open Subtitles | حسناً . لكنك تدينني بواحدة وليس لإنقاذي لك للمرة العاشرة |
| Anladın mı? İnsanlara ürün sattırmak için buradayız, ne derlerse yapmak için değil. | Open Subtitles | نحن هنا لمساعدة الناس لبيع منتجاتهم وليس فقط كي نوافق على ما يقولون |
| Şu yüzden bu hikâyeyi seviyorum, mutlu sonu için değil ama birisinin dikkatli bir şekilde doğru hedefi seçip her yıl ona bağlı kalmasını anlatıyor. | TED | وسبب حبي لهذه القصة ليس لأجل النهاية السعيدة، لكنها تظهر شخصًا اختار الهدف الصحيح بعناية، ثم التصق به عامًا بعد عام. |
| Mickey için duyduğun suçluluktan değil. İnsanlar için, ünvan için değil, para veya benim için de değil - kendin için. | Open Subtitles | ليس لأجل الناس أو أبننا أو انا فقط لأجلك أنت |
| Onu öldürdüğün için değil böyle bir kasabada cezadan kaçamayacağın için. | Open Subtitles | ليس لأنك قتلته لأنه في بلدة كهذه يمكنك الأفلات من العدالة بشيء كهذا |
| Üzgün olduğum için değil, onların beni çok etkilemesi ve ilham vermesinden. | TED | ليس لأنني حزينة بل لأنني أشعر بأنني ملهمة كثيرا معهم. |
| Ama sandığın gibi, sözde günahlarım için değil dünyanın bu hâli için ağlıyordum. | Open Subtitles | لكن ليس على ذنوبي المزعومة كما فهمتي لقد بكيت على حال هذا العالم |
| Saygınlık için dövüşeceğim kendim için değil, şu an Amerika'da beton zemin üstünde uyuyan küçük kardeşimi yerden kaldırmak için dövüşeceğim. | Open Subtitles | أنا ستعمل الكفاح من أجل هيبة ، ليس لي ولكن لرفع اخوتي قليلا الذين ينامون على أرضيات خرسانية اليوم في أميركا. |
| Açık olduğu için değil, farkında ve güçlü görünmek için. | Open Subtitles | ليس لأني أرفضها , و لكن أريد أن أظهر مظهر الفاهم و القوي |
| Daha fazla açıklayamıyorum ama Tom'un burada olması gerekli benim için değil, çocuklar için. | Open Subtitles | و لا استطيع الحديث عنه لكن توم يجب ان يكون هنا ليس لأجلي لأجل الاولاد |
| Evet ayrıca parti sadece ebeveynler için değil. Çok eğlenceli olur. | Open Subtitles | و هذا الحفل ليس بشأن الهدايا فقط بل هو ممتع |
| Şunun hakında konuşmayı bırak. Bu senin için değil unutma. | Open Subtitles | توقف عن التحدث عن ذلك انهم ليس لك إنسه الامر |
| Bu şekiller, sayfada kalmak için değil deride kalmak için. | Open Subtitles | هذه الرسوم ليست من اجل الكتاب انها ترسم على الجلد |
| Bizim için değil. Bizim için sadece etten ibaretler. | Open Subtitles | .ليس بالنسبه لنا بالنسبه لنا فقط مجرد لحم |
| Ama BND için değil, hastalıklı Batı Almanya ağı için! | Open Subtitles | لكن ليس لصالح وكالة الاستخبارات الألمانيَّة بل لصالح ألمانيا الشرقيَّة |
| Senin ya da benim için değil, bebek için, lütfen, anla. | Open Subtitles | ليست لي أو لك ، إنها للطفل ، أرجو أن تفهمي |