| Bilgiye sahip olan işbirliği yapmak istemedi işbirliği yapan ise hiçbir şey bilmiyordu bu yüzden doğaçlama yapmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | حسنا، شخص مع المعلومات غير راغب في التعاون والشخص الراغب في التعاون لم يكن لديه معلومات، لذلك اضطررت إلى الارتجال |
| Neden? Kısaca karımla işbirliği yapmak zorunda kalmamak için. | TED | لماذا؟ كي لا أضطر إلى التعاون مع زوجتي تحديداً. |
| Eğer ben bir şempanzeysem, sen bir şempanzeysen ve seninle işbirliği yapmak istiyorsam | TED | أنا قرد شمبانزي، وأنت قرد شمبانزي، وأريد التعاون معك. |
| İşbirliği yapmak için bir yol bulmalıyız dış politika... aşılması güç engellerle dolu. | Open Subtitles | يجب أن نجد طريقة للتعاون.. بينما ندرك أن السياسة الخارجية لا تدار بالوكالة |
| Tek yapmanız gereken şey, benimle işbirliği yapmak. | Open Subtitles | كل ما يمكنكم فعله هو أن تتعاونوا معى |
| İşbirliği yapmak zorunda kalabiliriz. | Open Subtitles | يجب علينا الإنتظار لبرهة وننتبه وإذا لم تكن هناك أي طريقة فعلينا أن نتعاون |
| Benim Bea'yle görüşmem konusunda o denli olumsuz düşündüğünüzü bilmiyordum, şimdi öğrendiğime göre, işbirliği yapmak, yardım etmek istiyorum. | Open Subtitles | انا لم اكن اعرف مدى انزعاجك بشأن مقابلتي لـ "بي" الآن، وقد صرت أعرف أريد أن أتعاون أريد ان اساعدك |
| Tabii eğer karşında duran yeni dostlarınla işbirliği yapmak istersen, orası ayrı. | Open Subtitles | إلا إذا كنت ترغب في أن تتعاون مع أفضل صديقين لك هنا |
| Belki işbirliği yapmak ve uyum sağlamak konusundaki yetenekleri? | TED | ربما قدرتهن الأكبر على التعاون والتكيف؟ |
| Hayır, istediğimi alana kadar bu adamlarla işbirliği yapmak dahil hiçbir şey yapmak zorunda değilim. | Open Subtitles | لا ليس من الضروري القيام بهذا الهراء بما في ذلك التعاون مع اولئك الملاعين حتي انال ما اريده |
| Kimse işbirliği yapmak istemedi. | Open Subtitles | ولكن لم يرغب أحد في التعاون لا أنتِ ، ولا السائق الأول |
| İşbirliği yapmak isteyen birilerini bulmak çok zor. | Open Subtitles | لقد كان أمراً صعباً للعثورِ على بشرٍ يودون التعاون. |
| İdam cezasından kurtulabilmenin tek yolu, işbirliği yapmak. | Open Subtitles | والطريق الوحيد الذي أراه لك لتجنب الإعدام هو التعاون |
| O ara beni suçladığınız şey; "savaş esnasında düşmanla işbirliği yapmak"tı. | Open Subtitles | التهم التى أتهمتينى بها هي التعاون مع العدو بوقت الحرب |
| Bizimle işbirliği yapmak istediğini söylüyor. | Open Subtitles | تقول أنها تريد التعاون معنا وأنا أصدقها لكن |
| Bak, seninle işbirliği yapmak istiyorum, çünkü seni sevdim. | Open Subtitles | إسمع، أنا أرغب في التعاون معك لأنني معجبة بك. |
| Şimdi, eğer işbirliği yapmak istiyorsan bize ne biliyorsan anlat. | Open Subtitles | الأن ان كنت تريدين التعاون اخبرينا بما تعرفيه |
| Buradaki tek hareketin işbirliği yapmak Carla çünkü hapishane o süslü manikürüne bir numara vuracak. | Open Subtitles | الحل الوحيد لك هو التعاون لأن السجن سيفعل الأفاعيل على هذه المناكير الجميلة |
| Hakkınızda çok şey duydum. Sizinle işbirliği yapmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | سمعت الكثير عنك، أتطلع قدماً للتعاون معك في هذه القضية. |
| ... ama iyiden kastım, önemli konularda bir şeyler yapmak için işbirliği yapmak ve birlikte hareket etmek için hazır hale gelmek. | TED | ولكنني أعني ولكنني أعني جيد كمتحمس لفعل أمر مهم، ملهم للتعاون والتفاعل. |
| Tek yapmanız gereken şey benimle işbirliği yapmak. | Open Subtitles | كل ما يمكنكم فعله هو أن تتعاونوا معى |
| Beğen ya da beğenme, işbirliği yapmak ikimizin de menfaatine olur. - Bu sonuca nasıl vardın? | Open Subtitles | اتحبين هذا ام لا، فإنّه لمصلحتنا ان نتعاون |
| Olaya dahil olunca da, işbirliği yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | وعندما تدخلوا كان لا بد أن أتعاون |
| Dongranguk ile işbirliği yapmak ister misin? | Open Subtitles | اتريد ان تتعاون مع دونغرانغوك ؟ |