| Yüce isa.Bu herif Ayı adamdan bile daha fazla sıçıyor. Allah çarpsın insan değil | Open Subtitles | يا للهول , ذلك الرجل يتغوّط أكثر من دب يا رجل إنّه ليس بشرياً | 
| Şuna baksana, bu insan değil, değil mi, insana benziyor mu? | Open Subtitles | أنظر إليه الآن إنه ليس بشرياً ، صحيح ؟ هل يبدو بشرياً ؟ | 
| Yüzleş bununla Tom, o insan değil. | Open Subtitles | استمع لي ,توم , انها ليست بشرية. | 
| İnsan haklarını konuşmanın yararı yok, çünkü onlar insan değil, yani onların kuralları yok. | Open Subtitles | لا توجد هناك نقطة لنناقشها بخصوص حقوق الإنسـان بما أنهم ليسوا بشراً .. لذلك فليس لهم حقوق | 
| Lucy'nin ölümünden sorumlu olan yaratık insan değil. | Open Subtitles | المخلوق المسؤول عن وفاة لــوســي ليس إنسان. | 
| Fakat nasıl bir insan bunu yapabilir diye sorarsanız... cevabım basit, o bir insan değil. | Open Subtitles | انت تسألني كيف للبشر فعل ذلك و الرد بسيط انه ليس بشري | 
| Bununla beraber bizimkinden biraz farklı çünkü Cylonlar insan değil. | Open Subtitles | لأقول أنه مختلف قليلاً لأن السيلونز ليسوا بشر | 
| Tüm etik tanımlara göre bu vücut bir insan değil. | Open Subtitles | أنه سيقوم بإخبارك ؟ بأي تعريف أخلاقي هذا الجسد هنا ليس بشرياً | 
| - Yani insan değil. - İnsan değil. | Open Subtitles | هذا يعني بأنه ليس بشرياً ليس بشرياً | 
| Zincir testereli adam insan değil. | Open Subtitles | الرجل ذو المنشار الآلي ليس بشرياً | 
| O süper insan değil. Bunu yapamaz. | Open Subtitles | إنها ليست بشرية خارقة لن تواتها الفرصة | 
| Bu çocukları "Onlar insan değil" deyip şeytanlaştırmak öyle kolay ki. | Open Subtitles | من السهل تشويه صورة الصغار ودعوتهم بأنهم ليسوا بشراً | 
| Sanki artık insan değil, tiklerden oluşan bir şeymişim gibi. | Open Subtitles | وكأننى ليس إنسان مجرد مجوعة من التشنجات | 
| - Majesteleri yardımcısı insan değil, kuyruğu var. - Yeter dedim! | Open Subtitles | سيدي، خادمها ليس بشري ، لديه ذيل-- قلت كفى- | 
| Bunlar tam olarak insan değil. Bunlar Goa'uld. | Open Subtitles | انهم ليسوا بشر تماماً ،إنهم جواؤلد | 
| O masanın üzerinde yatan bir insan değil. | Open Subtitles | ليس بشراً الذي يستلقي على الطاولة | 
| Onların gözünde bu çocuk bir insan değil. | Open Subtitles | انة ليس شخص بالنسبة لهم انة فقط المشروع 352 | 
| İşin gerçeği o bir insan değil, değil mi? | Open Subtitles | إنه ليس شخصاً على اللإطلاق ، أليس كذلك ؟ | 
| Hayır, bu tam olarak bir insan değil oldukça gelişmiş bir teknoloji ürünü. | Open Subtitles | كلاّ، ليس إنساناً بالتأكيد، بل تقنية متقدمة جداً، هجين آلي عضوي. | 
| - Ama doğru insan değil. | Open Subtitles | ولكن ليس الشخص الصحيح | 
| Bunlar insan değil. | Open Subtitles | هم ليسوا رجالاً | 
| O bir insan değil. O bir yaratık. | Open Subtitles | إنه ليس ببشري إنه وحش | 
| Şehrin diğer ucunda ve hafızanı kaybetmiştin. Ve o bir insan değil. | Open Subtitles | لقد كنت هائمة في منتصف الطريق عبر البلاد بدون ذاكرة، إنه ليس بشخص | 
| Orada bizi bekleyen bir şey var, ve o bir insan değil. | Open Subtitles | هناك شيئاً ما ينتظرنا هناك و ليس رجلاً |