| Önce, ciddi susuzluk çekmemize rağmen bana kazı yapmayı durdurmamı emretti. | Open Subtitles | اولاً، أمرني بالتوقف عن الحفر و كان يعلم أننا ينقصنا المياه |
| Sabahleyin o kadar kazı, ses çok kötü. | Open Subtitles | ،سيكون أمراً سيئاً ،الكثير من الحفر والطرق في الصباح الباكر |
| Bu arada, Kahire'de yaptığın o bir yıllık kazı nasıldı? | Open Subtitles | راجع للشغل، كيف كان ذلك حفر لمدة عام في القاهرة؟ |
| Calvert'in daveti üzerine Schliemann 1869'de mekanı ziyaret etti ve kazı yapmaya karar verdi. | TED | عند دعوة كالفرت، زار شليمان الأرض عام 1868 وقرر التنقيب. |
| 16 yaşımda arkeoloji dersleri almaya başladım ve kazı çalışmalarına gittim. | TED | عندما بلغت السادسة عشرة من عمري، بدأت بأخذ دروس علم الآثار والتنقيب عن الحفريات. |
| Artık kazı yapmazsanız Ellie'yle ne yapacaksınız? Bilemiyorum. | Open Subtitles | ماذا ستفعل أنت ولإيلي عندما تتوقفان عن الحفر بحثا عن العظام؟ |
| Emir elime ulaşır ulaşmaz kazı çalışmalarına başladım, ama geç kalmışız. | Open Subtitles | هيّأت الحفر حالما حصلت على الطلب، لكنّه متأخر جدا. |
| kazı, basıncı kaydırıp her yeri çökertebilir. Bunu düşünmüyorlar. | Open Subtitles | الحفر ممكن أن يغير مستوى الضغط و يتسبب في إنهيار المكان إنهم لا يفكرون |
| kazı yeteneği en az olan benim, ve o dolaşan yaralılardan da değilim. | Open Subtitles | على الأقل أنا أستطيع الحفر ولست من الجرحى |
| kazı ekibinin programa uygun olarak tünel töreninin ortasında delmeye hazır olmasını sağlayın. | Open Subtitles | هنا و هناك تأكد من ان طاقم الحفر .. سيبقي في الجدول |
| kazı makinası gibidirler.. Çine mi gitmek istiyorsun, seni oraya götürürüm! | Open Subtitles | إنها آلتي حفر إن كنت تريد الذهاب للصين سأخذك إلى هناك |
| İyi olmalı. Baksanıza, sürekli kazı yapıp duruyor. | Open Subtitles | يجب أن يكون بخير إنه ما زال يعمل في حفر القبور |
| Ve yerel kazı çalışanları bana bir eş bulmaya çalışıyorlardı. | Open Subtitles | ثم عاملوا التنقيب المحليين يحاولوا ان يجدوا لى زوجة |
| Birileri muhakkak birşeyleri anlayabilmeliydi, çünkü kazı sonuçları hiç bir zaman yayınlanmadı. | Open Subtitles | شخص ما يجب أن يكون تعرف على شيء لأن نتائج التنقيب لم تنشر أصبحت سرية |
| Kenya'nın kuzeyindeki bir kazı esnasında bile... ...insanlara o anda ne yaptığımızı anlatabiliyoruz. | TED | حتى من خلال الحفريات في شمال كينيا، يمكننا التحدث للناس عما نفعله. |
| Oraya gün içinde gitmek istemedik, çünkü turistlerin olduğu yerde kazı yapmak istemedik. | Open Subtitles | لم نكن نريد الذهاب فى خلال النهار حتى لا نقوم بالحفر كـ السياح |
| Eğer bir bayan olmasaydı, seni bir Noel kazı gibi parçalardım. Evet? | Open Subtitles | فلو لم تكن السيدة موجودة، كنت سأمزقك مثل أوزة بعيد الميلاد |
| Şimdi, ikimiz ters yönde kazı yapabiliriz. | Open Subtitles | الآنبالطبع, نحنالإثنان, من الممكن أن نحفر فى الأتجاه المعاكس |
| Birileri kazı yapıyor mu veya dinamit patlatıyor mu... biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعملوا إذا ما كان هناك أحد يحفر قريبا ً من هنا ؟ أو أي شيء من هذا القبيل ؟ |
| Jason'ın cesedinin bulunduğu bölgenin çevresinde kazı yapan polis memurları olsun. | Open Subtitles | و اجعلي الضباط يحفرون المنطقة حول مكان العثور على جثة جيسون |
| Savaştan bu yana altı arkeolojik kazı. | Open Subtitles | ستة عمليات تنقيب عن الآثار منذ أيام الحرب |
| Fakat yakın zamanda, yerel fosil avcılarının bulduğu birkaç Spinosaurus kemiğine sahip bir kazı alanının izini bulabildik. | TED | أخيرًا، وفي وقت قريب جدًا، استطعنا تعقب موقع للحفر حيث وجد صياد أحفوري محلي عدة عظام للسبينوصور. |
| Demir Adam, burası Yaban kazı. Beni duyuyor musunuz? İyi işti, Shawn. | Open Subtitles | الرجل الحديدي، الرجل الحديدي الأوز البري، الأوز البري |
| Kandırdılar beni. Tüm sabah kazı yaptırdım. | Open Subtitles | لقد احتالوا علي, فقد كنتُ أحفر طوال اليوم |
| Bu parayı kazı kazandan kazanmadığına da eminim. | Open Subtitles | واللذي متأكد من أنها لم تحصل عليه من لعب اكشط واربح |
| Hani şu Teksas'taki kaçırdığın Pembe ayaklı kazı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتعرف تلك الأوزة ذات الأقدام الوردية التي فقدتها في تكساس؟ |