| İnan bana, sadakat illüzyonunu sürdürmek hatanı kabul etmekten çok daha işlevseldir. | Open Subtitles | ثقي بي الحفاظ علي وهم الولاء أكثر فاعليّة بكثير من إقراركِ بالنكوص | 
| sadakat bekleyen bir Kral, Akabinde hiç birşey ikram etmez. | Open Subtitles | الملك الذي يطلب الولاء و لا يعرض أي شيء بالمقابل | 
| sadakat insanların yapmak istemediği şeyleri yapmalarını sağlayan bir araçtır. | Open Subtitles | الولاء ، أداة تجعل الناس يقومون بأشياء لايريدون القيام بها | 
| - Söz konusu sadakat olduğunda o, en sadık kişidir. | Open Subtitles | حين يتعلق الأمر بالولاء.. فإنه يتجاوزه إلى ما هو أبعد | 
| Seninki gibi bir sadakat, sadece bağlılıktan bir sebebe dönüşür. | Open Subtitles | ولاء مثل ولائك, لا يأتى الآ من أخلاص تام للقضية. | 
| Hayatımın aşkına sadakat ve bağlılık sözü vermek kıyaslayınca daha bir uslu geldi. | Open Subtitles | اذا , اوم تعهد الإخلاص إلى حب حياتي يبدو نوعا من الترويض بالمقارنة | 
| Veya alternatif olarak, Fransız nikah merasimine sadakat yemini dahil edildiğinden beridir yapılan en uyduruk şeyi. | Open Subtitles | أو بطريقةٍ أخرى، أعظم عملٍ خيالي بعدما تم تضمين وعود الوفاء في الزيجات الفرنسية. | 
| sadakat insanların yapmak istemediği şeyleri yapmalarını sağlayan bir araçtır. | Open Subtitles | الولاء ، أداة تجعل الناس يقومون بأشياء لايريدون القيام بها | 
| Ona sadakat ve bağlılığın bu dünyada hâlâ bir değeri olduğunu göster. | Open Subtitles | لتبين لها أنّ الولاء والإخلاص ما يزالا موضع تقدير في هذا العالم. | 
| Çünkü kızını kurtardığım bir adamdan daha fazla sadakat beklerdim. | Open Subtitles | لأنّي توقّعت مزيدًا من الولاء من الرجل الذي أنقذت ابنته. | 
| Her erkeğin sadakat yemini yemin etti. Bu şimdi ordu olduğunu. | Open Subtitles | كل رجل قد أقسم يمين الولاء . هذا هو جيشكم الآن. | 
| Hayatımızın her alanında bu şükran ve sadakat ilkesini uygulamamız gerektiğine inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن المرء عليه أن يظهر الولاء والامتنان في كل أوجه حياتنا | 
| Mucizevi bir şekilde biz bu soruları sordukça ve dikkatimizi piramidin üst seviyelerine verdikçe daha çok sadakat yarattığımızı gördük | TED | بأعجوبة، اثناء طرحنا لهذه الاسئلة وبأبداء الاهتمام باعلى الهرم ما اكتشفناه هو اننا اوجدنا المزيد من الولاء | 
| Bazıları arkadaşlık veya sadakat nedir bilmezler. | Open Subtitles | و منهم من ليس لديه وجه الصداقة أو الولاء | 
| Derebeyice sadakat duygularından kurtul. Beni hasta ediyor. | Open Subtitles | دع عنك هراء الولاء الإقطاعي ذلك يشعرني بالغثيان | 
| Sana sadakat sözü verdim... sana dünyaya hükmedecek bir ordu sözü verdim... sen bana -tatmin olma- sözü verdin! | Open Subtitles | لقد وعدتك بالولاء لك لقد وعدتك بجيش كي تحكم العالم وأنت وعدتني بأن أحقق انتقامي منها | 
| Altın Ordu'nun vicdanı yokmuş, sadakat veya acı duymazmış. | Open Subtitles | الجيش الذهبي لم يكن يشعر بالندم ولا يشعر بالولاء ولا الألم | 
| Vaughn, Milgram-Reich sadakat testini geçersen Devlin'in seni araştırmacı olarak işe alacağını söyledi. | Open Subtitles | فوجن أخبرني ديفلن صدّق أنت للإجراء بحث إذا تعبر الرايخ موجلين إختبار ولاء. | 
| Kötülüğe giden yol, olağanüstü bir güç getirirken, sadakat getirmeyebilir. | Open Subtitles | الطريق الى الشر ربما يحدث قوة عظيمة لكن ليس ولاء | 
| Ve karşılığında, kadınlar da sadakat ya da en azından sadakat sözü sundular. | TED | وفي المقابل, قدمت النساء الإخلاص أو على الأقل وعد بالإخلاص. | 
| Ve sadakat hakkında komik burjuva fikirlerine sahip. | Open Subtitles | لديه بعض الأفكار البرجوازية المثالية عن الوفاء | 
| Saygınlık, kiliseye gitmek, toprağı sevmek, bir aileye sadakat ve bankalara güvenmek! | Open Subtitles | الاحترام, الاخلاص للكنيسة, حب الأرض التفانى للعائلة, و الإيمان بضفاف الأنهار | 
| Bilmiyorum. Bu sikikler arasında sadakat olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف , لا أظن أن هناك وفاء متبع بين هؤلاء السفلة | 
| Ölümü şeref ve sadakat olmadayan bir yaşam için tercih eder. | Open Subtitles | حتى إنه يفضل الموت على الحياه بدون شرف و إخلاص | 
| Bazıları sadakat ve bağlılık ister, benim gibi bazıları da sadece saygı. | Open Subtitles | إن من الرجال من يوحي بالوفاء والإخلاص وآخرون مثلي يقدّمون الاحترام فقط | 
| Sektör, çalışanların sadakat ve bağlılığı ile gurur duyuyor olsa da, bu gerekli bir önlemdir. | Open Subtitles | بذلك تَفْخرُ الصناعةُ بنفسها للولاء و ولاء عُمّالِه. | 
| Sistematik yararsızlığa kör bir sadakat ten başka bir şey değildir Bu rutinler hiçbir yere götürmez. | Open Subtitles | إنه لا شىء سوى إلتزام بنظم عديمة الجدوى لا تؤدى لشىء | 
| Sonra, biri sadakat ister, diğeri istemez ve yeniden başlanır. | Open Subtitles | وبعدهـا يرغب أحدكمـا في الإلتزام و الآخـر في الانسحـاب و بعدهـا عليك البدء من الصفـر مجـددا | 
| Tanrım, Justin, lanet olası Afrika için ağlamayı kes ve biraz sadakat göster. | Open Subtitles | السيد المسيح، جوستن، يَتوقّفُ عن النَزْف لأفريقيا الدامية ومعرض بَعْض الولاءِ. | 
| Çalışmamızda seni görevlendirmemizle birlikte aramızda bir sadakat ortaya koyacağını, bunun iki tarafın da işine geleceğini sanıyorduk. | Open Subtitles | وبإسناد عملنا لك، نفترض أنّها يُمكن أنْ تولّد ولاءً بيننا، ولاء يشمل كلا الاتجاهين. |