| Alt seviye bir sedan kullanarak başkan yardımcısına yetişmek isteyen biri. | Open Subtitles | شخص يقود سيّارة سيدان فاخرة بمُستوى مُنخفض، ويُحاول مُواكبة نوّاب الرئيس. |
| Teslimatı yapınca yardım hattından beni aradı. Koyu renkli bir sedan tarafından takip edildiğini söyledi. | Open Subtitles | بعد إيصاله للهويّات، اتّصل بي على الخط الساخن، وقال أنّه تتمّ مُلاحقته بواسطة سيّارة سوداء. |
| Havaalanından teyzenizi alacağınız zaman bir sedan alabilirsiniz. | TED | عندما تقوم بالمرور على عمتك فالمطار لتقلها تجلب سيارة سيدان. |
| Henüz farketmedik ancak, standart bir sedan arabada arabayı besleyen yakıt enerjisinin tamamının 7/8 lik kısmı hiçbir zaman tekerleklere ulaşmıyor. Önce motorda, güç aktarma organları ve diğer aksesuarlarda rölanti sırasında, galon başına sıfır mil olarak kaybediliyor. | TED | و مع ذلك قد لاندرك كلنا ان سيارة سيدان نموذجية مع كل الوقود الذي تزودها به فان سبعة اثمان الوقود لاتصل ابدا الى العجلات تفقد اولا في المحرك تتسكع بين جالون ل0 ميل و تسلسل القوة و اللوازم |
| CIA sedan'larına benzeyen araçları vardı. | Open Subtitles | القيادة ما بدا فظيعه الكثير مثل سيارات السيدان أقدام المخابرات المركزية الامريكية. |
| Ve gümüş rengi bir sedan patlamadan önce evden ayrıldı mı? | Open Subtitles | والعربه السيدان الفضيه التي غادرت المكان مباشرة قبل الإنفجار |
| Siyah küçük jip, siyah sedan, beyaz sedan. | Open Subtitles | كان هناك سيارات مختلفة في كل حادث اطلاق نار سيارة رياضية صغيرة سوداء سيارة سوداء بأربع ابواب سيارة بيضاء بأربع ابواب |
| Bir şahit sokakta silah seslerini duymadan kısa bir süre önce siyah bir sedan araba görmüş. | Open Subtitles | شاهدة رأت سيّارة سوداء في الشارع قبل سماعها الطلقات الناريّة. |
| Kuzeye giden gri sedan. Önündeki ışıklarda. | Open Subtitles | سيّارة رماديّة تُمضي شمالًا عند الأشارة التي أمامك |
| Kuzeye giden gri sedan. Önündeki ışıklarda. | Open Subtitles | سيّارة رماديّة تُمضي شمالًا، عند الأشارة التي أمامك. |
| Şuradaki güvenlik görevlisi birkaç gün önce modeli 95-99 arası olan sarı sedan kullanan bir adam gördüğünü hatırlıyor. | Open Subtitles | لكن ذلك الحارس هناك يتذكّر رؤية رجل منذ بضعة أيّام في سيّارة سيدان ذهبيّة موديل آخر التسعينات. |
| İşportacı adamımızın arabasını görmüş mavi bir Saturn sedan , '97 ila '02 model. | Open Subtitles | بائع قطع البسكوت المملحة عرّف هويّة سيّارة الخاطف "ساترن" سيدان زرقاء اللون من 1997 إلى 2002 |
| Tüm birimlerin dikkatine siyah sedan'ı takipteyim. | Open Subtitles | "إلى جميع الوحدات، هُناك مُطاردة جارية، سيّارة سيدان سوداء." |
| Amerikan yapımı eski model bir sedan kullandığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | لقد وصفناه بأنه يقود سيارة سيدان من طراز قديم |
| Sokağın karşısındaki mavi sedan'dalar. | Open Subtitles | انهم يركنون عبر الشارع في سيارة سيدان زرقاء. |
| Güneye giden son model bir sedan. | Open Subtitles | إنها سيارة سيدان موديل قديم متجهة جنوباً. |
| sedan hakkında bir şey bulursan beni ara. | Open Subtitles | واتصلا بي لو وجدتما شيئاً على تلك السيدان. |
| Aradığın gümüş sedan'ı bulduk. | Open Subtitles | مرحباً، لقد حصلت على 20 إحتمال لأماكن وجود السيدان الفضية |
| ve, gene hareket halindeler. Beyaz sedan'da öyle. | Open Subtitles | لقد تحرّكوا، وأيضًا السيدان البيضاء. |
| Sürekli buradan geçen, beyaz bir sedan kullanan bir adam arıyoruz. | Open Subtitles | لتبطئ السيارات نحن نبحث عن رجل بسيارة بيضاء بأربع ابواب و سيكون قد مر مرارا و تكرارا |
| Bugün sedan kiralayan şirketleri araştırıyoruz. | Open Subtitles | مازالنا نحاول معرفة أي الوكلات تستخدم سيارات من نوع "سيدان" منذ اليوم. |
| Koyu renkli 4 kapılı sedan yüksek hızda ilerliyor | Open Subtitles | لدينا سيارة بأربع أبواب بلون داكن تتحرك بسرعة عالية |