| Bu küçücük ada, Osmanlı denizlerinde sorun çıkaran bir Hristiyanlık ileri karakolu gibiydi. | Open Subtitles | الجزيرة الصغيرة كانت مثيرة للمتاعب المسيحية للإمبراطورية وفى البحر العثمانى |
| Ned, Angie her zaman sorun çıkaran biriydi, ve bazı sebeplerden ötürü hala burada. | Open Subtitles | نيد، انجي دائما مثيره للمتاعب ،ومازالت، ولسبب ما ، |
| Sen daha çok sorun çıkaran bir dosta benziyorsun. | Open Subtitles | تبدو أشبه كثيراً برجل يتوجّه للمتاعب. |
| Çıkıp bir iki laf ettin şimdi herkes benim sorun çıkaran bir tip olduğumu düşünüyor. | Open Subtitles | ما يقال هو ما فعلته والآن الجميع يعتقد أني مسببة مشاكل |
| En çok sorun çıkaran çalışan benim zaten. | Open Subtitles | انا بالفعل مسببة مشاكل الموظفين |
| Gizli polisler ortalıkta gezerler, eğer sorun çıkaran biri olduğunuzu düşünürlerse bunları sırtınıza yapıştırırlar. | Open Subtitles | الشرطة السرية كانوا منتشرين يلصقون هذه على ظهرك إذا اعتقدوا أنك مثير للشغب |
| Mulan'nın en başından sorun çıkaran biri olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | كانت مثيرة للشغب منذ البداية |
| sorun çıkaran biri miyim, baba? Sarhoş mu oluyorum? | Open Subtitles | أأنا مُثيرة للمتاعب يا أبي؟ |
| Produce sorun çıkaran biri değildir. | Open Subtitles | أخبرني (كولت) انه شخص مثير للمتاعب. |
| sorun çıkaran o. Bir Majnu iblisi tanıyorum. | Open Subtitles | إنه مثير للشغب أنا أعرف شيطان (ماجنو)... |