İnsana benziyordu ama her tarafı gümüşle kaplıydı ve sörf tahtasına benzer bir şeyin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | إنه يبدو و كأنه رجل لكنه مغطى بالكامل بالفضة و يطير على شيء يشبه يشبه لوح تزلج من نوع ما |
Maalesef, ayın olmadığı bir gecede uçuyordu, ...hava da çok bulutlu olduğu için, hiç yıldız yoktu... | Open Subtitles | للأسف، كان يطير بها في ليلة لا قمر فيها و لأن الجو كان غائما، لم يكن هناك أي نجوم |
Düz uçuyormuş gibi rol yapsa da aslında kasıtlı olarak teğet açıdan uçuyordu. | Open Subtitles | فقد كان يتظاهر بأنه يطير بشكل مستوٍ لكن في الواقع كان هو يطير تحت ظل الزاوية |
Ama onu son gördüğümde peşinde bir korumayla eve uçuyordu. | Open Subtitles | و لكنى أقسم أنها كانت تطير عائد للبيت, مُحاطة بالحراس. |
Ve renkler, birçok canlı renk etrafımda benimle beraber uçuyordu. | Open Subtitles | ،... وألوان الكثير من الألوان اللامعة التى كانت تطير حولى |
Onu aşağıya atmak zorunda kaldım. — Bir melek gibi uçuyordu. | Open Subtitles | اضطررت أن أرميه خارجاً لقد طار مثل الملائكة |
Çıplak bir adam uçuyordu. Ne manzaraydı. | Open Subtitles | ،رجل عاري طائراً يا له من مشهد |
Uzay gemisinin bir parçasını gördüm ve yerkürenin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | أرى جزء من المركبة و تصفر في طريق رحلتها |
Bir çalı bülbülüydü ve su üstünde çok alçaktan uçuyordu. | Open Subtitles | كان من الطيور المغرده " " و كان يطير على إرتفاع منخفض جدا من سطح الماء |
Hatırlıyorum uçağın kanopisi açık vaziyetteydi ve çok alçaktan uçuyordu. | Open Subtitles | و كان الطيار قد ازاح للخلف غطاء كابينه الطائره الزجاجى و كان يطير على إرتفاع منخفض لدرجة أننى مازالت أتـذكـر مـلامـحـه حـتـى الأن |
Elverişsiz havada uçuyordu ve yönünü kaybetmişti. | Open Subtitles | وكان يطير بأقل معدل طقس وفقد وجهته |
Stuart sadece evin içinde uçuyordu. | Open Subtitles | لا شيء مجرد أن ستيوارت يطير في البيتِ.. |
İnsana benziyordu ama her tarafı gümüşle kaplıydı ve sörf tahtasına benzer bir şeyin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | بدا مثل رجل، لكنه مغطى بالكامل بالفضة وهو يطير على، مثل... شيء مثل لوح تزلج... أعرف أن هذا يبدو جنوناً |
Öncelikle, arkadaşın Skye uçağı terk etti ve sorgulamaya hiç ulaşmadı arkasından Vanchat az kalsın sorgulama odasından uçuyordu. | Open Subtitles | أولاً، لقد غادرت صديقتك (سكاي) الطائرة ولم تعد إلى الإستجواب حتى الآن ثم كاد (فانتشات) يطير خارج غرفة الإستجواب |
Çavus, bana niye inanmiyorsun? Gerçekten uçuyordu. | Open Subtitles | أنت لا تصدقني أقسم بأنه يطير |
Yırtıcı bir kuş yukarılarda çember çizerek uçuyordu. | Open Subtitles | الطيور الجارحة كانت تطير في الأعلى في دوائر |
- Peki ya sınır devriyesi? Takip etmeleri için uçak çok alçaktan uçuyordu. | Open Subtitles | الطائرة كانت تطير بشكل منخفض للغاية من أجل تعقب أثرهم |
Rüzgar, yağmur, şimşek! Kuşlar uçuyordu! Hem de fırtınada! | Open Subtitles | الرياح والمطر والبرق، والطيور كانت تطير أثناء العاصفة |
Rüzgar, yağmur, şimşek! Kuşlar uçuyordu! Hem de fırtınada! | Open Subtitles | ،الرياح والمطر والبرق والطيور كانت تطير أثناء العاصفة |
Yeşil bir bayrağı çekiyor ve alçaktan uçuyordu. | Open Subtitles | أياً كان تسحب لافته خضراء, تطير على أرتفاع منخفض |
Sabahın erken saatlerinde bir kuş onların gezindiği yerde uçuyordu. | Open Subtitles | في وقت سابق من هذا الصّباح طار طائر في المنطقة فى المكان الذى حلقت فيه الأنوار أمس |
"Anne, bir kuş vardı... uçuyordu... sürekli şakıyordu... omzuma kondu, 1 saat orada kaldı, küçücük bir kuştu!" | Open Subtitles | طير صغير .. طار وغنى هبط على كتفي وجلس هنا لساعة |
Geçen hafta ofisimde genetiği ile oynanmış bir koala uçuyordu. | Open Subtitles | الأسبوع الماضي ، كان لدي (هذا (الكوالا المعدّل جينياً طائراً داخل مكتبي |
Uzay gemisinin bir parçasını gördüm ve yerkürenin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | أرى جزء من المركبة و تصفر في طريق رحلتها |