| Ona bu kadar yaklaşabilecek tek kişiydi. | Open Subtitles | لقد كانت الوحيدة التي بإمكانها الاقتراب منه |
| Öldürecek kadar yanına yaklaşabilecek tek insan, yeğenimdi ve bizim tek şansımız da onunla birlikte öldü. | Open Subtitles | الرجل الوحيد الذى كان بإمكانه الاقتراب منهليتمكنمن قتلهكان إبن اخي .. و هذه كانت افضل فرصة لنا والتى ماتت بموته. |
| Dünya üzerinde yakalanmadan bana bu kadar yaklaşabilecek sadece bir avuç insan vardır. | Open Subtitles | هناك حفنة قليلة من الناس على سطح الأرض ممن يستطيعون الاقتراب مني دون ان يكتشفوا |
| Ama üzerlerine atlayabilecek kadar yaklaşabilecek mi? Belki diğer tarafta şansı daha iyi olur. | Open Subtitles | لكن هل يستطيع الاقتراب كفاية للانقضاض؟ ربما كان سيكون لديه المزيد من الحظ على الجانب الآخر. |
| Bakalım biraz daha yaklaşabilecek miyiz. | Open Subtitles | دعينا نرى لو يمكننا الاقتراب أكثر |
| Eğer kontrolü kaybedersem, beni durdurmak için yaklaşabilecek, tek kişi sensin. | Open Subtitles | يمكنني تولي أمر (تيد) لكنلوفقدتالسيطرة, أنتِ الوحيدة التي بامكانها الاقتراب مني لايقافي |