| Bu zamanın içinde öyle bir dakikaydi ki bütün yeni başlayanlar oturup düşünmek zorunda kaldılar ve ne olabilecekleri konusunda oldukça heyecanlandılar. | TED | اذاً هي لحظة من الوقت حيث كان على هذه الشركات الناشئة الجلوس والتفكير ولقد شعروا بحماس حيال ما يمكنهم ان يكونوا عليه |
| Ne anlam ifade ettiklerini bilemeyebiliriz, ama o zamanın insanları kesinlikle biliyordu. | TED | قد لا يعرف ما تعنيه، ولكن الناس في ذلك الوقت يعرفون بالتأكيد. |
| Gece çabuk akıp gidiyor ve zamanın ne değerli olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | الليلة تنقضي مسرعةً و أنا أعلم بأن الوقت ثمينٌ بالنسبة لي |
| Aslında ziyaretimin sebebi zamanın varsa benimle gelir misin diyecektim. | Open Subtitles | في الحقيقة، جئت لأطلبك إن كان لديك وقت فراغ لترافقني. |
| Platon, muhteşem fikirleriyle birlikte, zamanın sınamasına tam olarak uymayan birkaç fikre sahipti. | TED | وبالرغم من أفكاره العظيمة، كان لأفلاطون أفكاره التي لم تصمد أمام اختبار الزمن. |
| Paran yok, zamanın yok. Ekibin bölünüp yeni işlere atanacak. | Open Subtitles | لقد إنتهى إعتمادك وانتهى وقتك فريقكم سيتم حله ويعاد تعيينه. |
| Ve zamanın dışında bir yerde düşünebiliyor; elimizde kalan tek sonsuzluk. | Open Subtitles | وبذلك يستطيع أن يتأمل من نقطة خارح الوقت الأبدية الوحيدة المتبقية |
| Geçen zamanın tatlılığı bu saati bir gün gibi hissettiriyor. | Open Subtitles | بسبب حلاة الوقت معك، سنشعر أن تلك الساعة كانت يوماً |
| Sanırım bana bir elveda partisi düzenlemek için hiç zamanın yoktur. | Open Subtitles | أعتقد أنه لن يكون لديك متسع من الوقت لتخطط لحفلة سفري. |
| zamanın nasıl geçtiğini unutmak için havadan sudan bahsediyoruz. Hayır. | Open Subtitles | اننا نقضي الوقت في تلك الايام لننسى كم وقت فات |
| zamanın nasıl geçtiğini unutmak için havadan sudan bahsediyoruz. Hayır. | Open Subtitles | اننا نقضي الوقت في تلك الايام لننسى كم وقت فات |
| Birlikte geçireceğiniz zamanın tadını çıkarın. Bundan sonra zamandan bol bir şeyiniz yok. | Open Subtitles | استمتعوا بوقتكم مع بعضكم البعض فمن الآن وصاعدا فكل ما لديكم هو الوقت |
| Sadece bir iki kere oynat, kamçıyı görsün. - zamanın geldiğini anlar. | Open Subtitles | فقط حرّكه مرّتين أره إياه , وسيعرف هو إنه هذا هو الوقت |
| Ama eğer zamanın varsa başka bir protesto yapabilirim . | Open Subtitles | لكنني أريد أن أقدم إعتراض آخر إذا كان لديك وقت |
| O zamanın geldini bize gösterseler ve bir şekilde... o günü önceden bize anlatsalar... ölümden asla kaçamayız Belki aynı günün ilerleyen saatlerinde. | Open Subtitles | هو أبدا لا يخطر لنا بأنه له أي اتصال باليوم الذي بدا فعلا أو أن ذلك الموت يمكن أن يصل في وقت العصر |
| Savaşın içerisindeki şartların bir kurbanıydı, zamanın acımasız şartları ona hücum etmişti. | TED | ضحية ظروف حبسته في الحرب، اصطدمت به بكل قسوة ظروف الزمن القاسية. |
| Geçmişimin bir kopyasını kazıdım böylece nasıl bir hayatım olduğunu ve nasıl bir insan olduğumu unutmayacağım ve insanlar zamanın tozlarında kaybolmayacaklar. | Open Subtitles | لقد نقشت سجلاَ لحياتي الماضية لكي لا أنسى الحياة التى عشتها و الشخص الذي كنته ولكي لا يضيع شعبي في طيات الزمن |
| Tamam, burada kalışını uzatmanın başka yolunun tümü buysa, şansın ve zamanın doldu. | Open Subtitles | ولو كان هذا مجرد طريقة أُخرى لتطويل مدتك فقد إنتهى حظك، وانتهى وقتك |
| Evden 2 milyar ışık yılı uzakta Evren'in sınırına yaklaşıyor zamanın başlangıcına gidiyoruz. | Open Subtitles | ملياري سنة ضوئية بعيداً عن الوطن ..نقترب من أطراف الكون ونعود لبداية الزمان |
| Ben zamanın seyrini yeterince kaybettim Sen git.Ben senin yerine de bakarım | Open Subtitles | لقد فقدت تماما الاحساس بالوقت الرجاء اذهبي وتناولي الغداء. انا سألحق بك |
| Eğer benim saatimdeki kadar zamanın olsaydı o vakitle ne yapardın? | Open Subtitles | لو أن لديك وقتاً كثيراً مثلي في ساعتك ماذا ستفعل به؟ |
| Onların evinde geçirdiğiniz zamanın, tüm detaylarını vermeniz konusunda hazırlıklı olmanız gerekiyor. | Open Subtitles | لذا من الضّروري أن تهيّئ نفسكِ لإعطاء كلّ تفصيل من وقتكِ عندما كنتِ معهم |
| Sonra, uygun bir zamanın asla gelmeyebileceğini anladım. | Open Subtitles | وبعد ذلك أدركت بأنه لن يكون هنالك وقتٌ مناسب |
| Daha fazla zamanın yok. Ülkenin derhal zafere ihtiyacı var. | Open Subtitles | أنت لا تملك وقتا كثيرا هذه الدولة بحاجة لنصر الآن |
| Tamam, seni buraya gelmeden önceki zamanın biraz öncesine göndereceğim. | Open Subtitles | حسناً، سوف أرسلك للوقت الذي يسبق لحظة مغادرتك زمانك بالضبط |
| zamanın olduğunda tekrar gelmelisin. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ تَرْجعَ عندما يكون عِنْدَكَ وقتُ أكثرُ |
| Saati geri alamayız, sadece zamanın kendisi gibi ileri yürüyebiliriz. | Open Subtitles | لا يمكننا العودة بالزمن للوراء فقط نسير للأمام مع الزمن |
| Bu ölçümler, alan içerisindeki zamanın aşırı derecede yavaş olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | هذه القراءاتِ تُشيرُ إلى أن الوقتِ ضمن هذا الحقلِ بطَئُ جداً |
| Gitmeme izin verirsen eğer geleceği değiştirebilirsin Jamie. Hâlâ zamanın var. | Open Subtitles | إذا سمحت لي بالذهاب ، تستطيع تغيير المستقبل ، جيمي أنه لم يفت الأوان |