| Ama aslında, ahlak felsefecisiydi ve neden ahlaksal olduğumuz konusunda haklıydı. | TED | ولكنه في الحقيقة في بداية مسيرته كان فيلسوفاً ذات نوازع أخلاقية، وكان مصيباً فيما رآه من سبب كوننا أناس لنا أخلاق. |
| Kadın sözü dinleyen bir manyak mısın yoksa ahlak kurallarına bağlı biri misin? | Open Subtitles | هل أنت مهووس تتحكم به النساء أم صاحب أخلاق يتبع مبادئه؟ |
| İş ahlakı. Bilseydiniz bile söylemezdiniz ha? | Open Subtitles | أخلاق الدكتور, إذا عرفت فلا تخبر, أليس كذلك؟ |
| Süpermen ahlaklı biri. etik değerleri var. | Open Subtitles | سوبرمان لديه أخلاق حميدة, لديه أداب المهنة. |
| Hey, eğer senin kadar zengin olsaydım,seni terbiye ederdim | Open Subtitles | هيي لو كنت غنياً مثلك لكان عندي أخلاق أيضاً أوه. |
| ahlâk kurallarım böyle. Dürüstlük bunu gerektirir. Alerjilerim. | Open Subtitles | إنها أخلاق العمل , إنها النزاهة إنها الحساسية |
| İstasyonda terbiyeli birilerinin olmasına sevindim. | Open Subtitles | سعيد لحصولنا على شخص ذو أخلاق عالية في المركز. |
| Meslek ahlakına aykırı, ahlak dışı, kibirli bir pisliksin. | Open Subtitles | بين أشياء أخرى مثل كم أنت أحمق غير محترف بلا أخلاق متعجرف |
| Sao Paulo'dan 1,5 saat uzaklıkta yaşayan bir rahip vardı ara sıra Iron Maiden şarkı sözlerindeki ahlak hakkında vaazlar veriyor. | Open Subtitles | وهناك قس ساعة ونصف الساعة من ساو باولو من يقوم بخطب في بعض الأحيان حول أخلاق كلمات مایدن. |
| Bak, belki bir korsanın ahlak anlayışına sahiptir. | Open Subtitles | انظري ، لربما يكون لديها أخلاق القراصنة، |
| ahlakı şüphe götüren, sevimli, gelecek vaat eden ve 1200 dolarlık takımıyla akşam haberlerinde hoş görünecek birisi. | Open Subtitles | شخص جميل أخلاق مشكوك فيها و يرتدى بذلة بـ 1200 دولار شكلها رائع فى أخبار الساعة السادسة |
| Ahı gitmiş vahı kalmış bir kasiyerdeki kadar ahlakı yokmuş herifin. | Open Subtitles | لم يكن لديه أخلاق جيدة فى التعامل بالمال |
| Sarhoşların, sarhoş ahlakı vardır. Tacirlerin de tacir ahlakı. | Open Subtitles | السكارى لديهم أخلاق المخمورين الباعة لديهم أخلاق البائعين |
| Sorun şu ki, etik bir kurs. Bir tartışmalar dizisi. | Open Subtitles | المشكلة هي أنها مادة أخلاق وتتحدث عن الجدل |
| Dünya senin gibi sorumluluk sahibi ve etik insanlarla doluyken, neden umurumda olsun? | Open Subtitles | و لما أهتم عندما يكون العالم مليء بأشخاص مثلك مسؤولين و أصحاب أخلاق عالية |
| Bir maymundaki terbiye sende yok! | Open Subtitles | ليس لديك أدني أخلاق حتىأقلمن أخلالالقرد! |
| Ahlâklı bu adamın sahip olduğu ahlâk hasta ve çaresiz insanların geri çevrilmesine izin veriyor. | Open Subtitles | أخلاق من الرجل الذي تسمح له أخلاقه أن يطرد أناس مرضى و يائسين بحاجة للمساعدة |
| İstasyonda terbiyeli birilerinin olmasına sevindim. | Open Subtitles | سعيد لحصولنا على شخص ذو أخلاق عالية في المركز. |
| Büyüdün gittin ama hala görgü kurallarını öğrenemedin. | Open Subtitles | ها قد كبرت لكن لاتتحلى بأية أخلاق |
| Beynimizin bizi ahlaklı yaptığını söylemek yerine daha ileriye gittim. | TED | لكني أردت معرفة المزيد عوضا عن الركون إلى قول أن عقولنا هي من تجعل لنا أخلاق |
| Hiç terbiyen olmadığını sık sık duyarsın insanlardan, değil mi? | Open Subtitles | غالباً الناس أخبروكِ بأنكِ بلا أخلاق ، صحيح؟ |
| tek kelimeyle acımasızdır, kesinlikle bencildir, ve son derece ahlaksız. | Open Subtitles | ذات قلب بارد لا يمكن مقارنته وأنانية ليس لها أخلاق |
| İş yapacağınız kişinin ciddi davranış sorunları var. | Open Subtitles | الناس الذين تتعامل معهم لديهم أخلاق سيئة جدا. |
| Viyetnam şeytanını, bariz bir moral takviyesiyle çıkarttığınız söyleniyor. | Open Subtitles | يقولون بأنّكم طهرتم فيتنام من أشباحها بأولوية أخلاق عالية. |
| Bu balayı sen içine etiği sokmadan zaten yeterince karışık bir durum. | Open Subtitles | شهر العسل هذا معقّد بمـا فيه الكفـاية بدون حشر أخلاق طبية إليـه |
| İzninizle, tehlikeye atmam gereken bir iş ahlakım var. | Open Subtitles | إن سمحتما لي، هناك أخلاق محترفة تحتاج للمساومة. |
| İçinde en ufak nezaket kırıntısı kaldıysa bizi yalnız bırakırsın. | Open Subtitles | إن كان لديكِ أى أخلاق متبقية فسوف تتركينا وشأننا الأن. |