| Kanıtlayamam ama düşünmek bedava olduğundan öyle zannediyorum. | Open Subtitles | حسنا، لا أستطيع إثبات هذا ولكن بما أن التفكير لا يكلف شيئا، أستطيع أن أفكر في هذا وأعتقد هذا |
| Şu an Kanıtlayamam ama bölge savcısının bürosunda bir arkadaşım var. | Open Subtitles | لن أستطيع إثبات ذلك بعد، لكن لديّ صديقي بمكتب المدّعي. |
| Bunu Kanıtlayamam ama, gizli işler çevirdiklerine kesinlikle eminim. | Open Subtitles | الآن، لا أستطيع إثبات ذلك ولكن أنا واثق تماما أنهم متواطؤون |
| Kimin yaptığını biliyorum, Sharona. kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | أنا أعرف من الفاعل، شارونا أستطيع إثبات ذلك |
| Evet, çılgınca geldiğini biliyorum. Biliyorum. Ama kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | نعم , أعرف أن هذا يبدو جنوناً ولكني أستطيع إثبات ذلك |
| Olay yerinde olduğunu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | -هناك سبب أستطيع إثبات أنه كان في مسرح الجريمة هل تستطيع الاتصال من السيارة؟ |
| Bunu size ispatlayabilirim. | Open Subtitles | حسناً ، إسمع أستطيع إثبات ذلك لك |
| Kanıtlayamam. Hiçbir şeyi Kanıtlayamam. | Open Subtitles | لا أستطيع إثبات ذلك، لا أساطيع إثبات أي شيء. |
| Ve Kanıtlayamam ama senin oğlumu öldürdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع إثبات الأمر ولكنني أعرف أنك قتلت ابني |
| "Bilemiyorum. Olumlu bakmıyorum. Kanıtlayamam ki. | Open Subtitles | "لا أعرف، لست واثقاً، لا أستطيع إثبات ذلك |
| Ben bunu Kanıtlayamam ama sen kanıtlayabilirsin. | Open Subtitles | لا أستطيع إثبات ذلك لكن أنت تستطيع ذلك |
| Ben Tanrı'nın varlığını Kanıtlayamam ama sen de olmadığını kanıtlayamazsın. | Open Subtitles | يمكنكَ القول إنّي لا أستطيع إثبات وجود الربّ، ولكن... لا يمكنكَ أن تثبت انتفاء وجوده |
| Henüz bunu Kanıtlayamam. | Open Subtitles | لا أستطيع إثبات ذلك، حتى الآن |
| Ghost hakkında doğru söylediğimi kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | أستطيع إثبات أننى أقول الحقيقة بشأن جوست |
| Bakın, tehdit olmadığımı ve yardım için geldiğimi kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | أنظر، أنا أستطيع إثبات أن.. أنني لست تهديدا وأنني هنا من أجل المساعدة. |
| Bak, hapımın etkisi geçmeden önce bayağı konuştuk ve sanırım onun masum olduğunu kanıtlayabilirim ve bunu onun yapmadığını da. | Open Subtitles | انصتي، قبلما يزول تأثير العقار تحدثت معه كثيرًا، وأظنني أستطيع إثبات براءته |
| Hayatımı kontrol etmeye çalıştığını kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | أستطيع إثبات أنها تحاول السيطرة على حياتي |
| Yani onları bulursam programı benim yazdığımı kanıtlayabilirim. | Open Subtitles | حتى إذا أجد لهم، أستطيع إثبات فعلت العمل. |
| Fay kaybolduğunda Reno'da olduğumu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | أستطيع إثبات وجودي في (رينو) عندما اختفت (فاي). |
| Ve bunu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | أستطيع إثبات ذلك |
| Bunu ispatlayabilirim. | Open Subtitles | أستطيع إثبات هذا |