| Seninle dalga geçmiyorum. Sana geri döneceğimi söylememiş miydim? | Open Subtitles | لست أعبث معك، ألم أقل أني سأعاود الإتصال بك؟ |
| Orada filmleri izliyor aptallarla dalga geçiyor ve bütün gün en iyi arkadaşıma takılabiliyordum. | Open Subtitles | كنت أشاهد الأفلام, أعبث مع الحمقى وأخرج مع أعز أصدقائى طوال اليوم ألديك فكره أفضل لنعيش حياتنا ؟ |
| Şu cinsel gerilim de Şaka yapıyordum. | Open Subtitles | اسمعى أنا كنت أعبث بشأن الأحاسيس المتبادله |
| Bana kafa tutarsan, amına koyarken götünden sikerim seni. | Open Subtitles | تعبثين معي مرّة, أعبث معك أضعافًا مضاعفة. |
| Zamanlayıcıyla uğraşıyordum, birden yarıldı ve içinden bir flash bellek çıktı. | Open Subtitles | كنت أعبث بالمؤقت و عندما نزعت غطاءه سقطت منه ذاكرة بيانات |
| Ama seninle oyun oynayacak vaktim yok. Gel, bir resim çektirelim. | Open Subtitles | لكنني ليس لدي الوقت لكي أعبث معكَ إلتقط صورة لنا |
| Evli kadınlara bulaşmam, dram işlerine giremem hiç. | Open Subtitles | لا أعبث مع النساء المتزوجات، ولا أفتعل المآسي |
| Seninle dalga geçiyordum, ama sanırım yine batırdım. | Open Subtitles | كنت فقط أعبث معك لكن اظن انني انفجرت مجدداً |
| Ona teklif edicem, dalga geçmiyorum Onu arıyacam ve şöyle diyeceğim: | Open Subtitles | سأطلبها للزواج لن أعبث مع ذلك سأتصلبهاوسأقول: |
| - dalga geçmediğimi de biliyorsundur o zaman. | Open Subtitles | إذاً لابد وأنك تعرف بأني لا أعبث حينما أكون بالأنحاء |
| Ciddiyim bak Linden, orada dalga geçiyordum seninle. | Open Subtitles | حقا, يا ليندن لقد كنت أعبث معك فى الخلف هناك |
| Burada olmamalısın. Ben dalga geçmiyorum. | Open Subtitles | لا يجدر بكِ التواجد هنا الآن فأنا لا أعبث هنا و حسب |
| - Hayır. Kimseyle dalga geçtiğim yok ama sana karşı dürüst olmadım. | Open Subtitles | أنا لا أعبث مع أحد، ولكني لم أكن صادقاً فيما مضى |
| Şaka yapıyordum sadece. Tabiki gelebilirsin, Ted. | Open Subtitles | لقد كنت أعبث معك فقط بالطبع يمكنك الدخول |
| Dur lan, kafa buluyorum senle. Henüz 11 Eylül hakkında konuşmak istemiyorum. | Open Subtitles | بحقّكَ يا رجل، أنا أعبث معك لا أود الحديث عن 9/11 بعد |
| Tamam, bak, tamamen dürüst olacağım. Seninle uğraşıyordum. | Open Subtitles | حسنٌ، سأكون صريحاً معكَ تماماً لقد كنتُ أعبث معك |
| Seni ve arkadaşını vuracağım. oyun oynamıyorum. | Open Subtitles | سأطلق النار عليك وعلى صديقك، أنا لا أعبث. |
| İki favori balığım içinde bulunmadıkça akvaryumlara bulaşmam. | Open Subtitles | أنا لا أعبث في أي وعاء حوض ...إلا اذا كان يحتوي على سمكتي المفضلتين |
| Yani, O'na beni sevdiğini söyledim ama bu onun kafasını karıştırmak içindi. | Open Subtitles | أعني أني قمت بإخباره بأنك أحببتني أيضاً، لكنني كنت أعبث برأسه وحسب |
| Eğer benimle uğraşmak istiyorsan ben de seninle uğraşırım. | Open Subtitles | إذا كنت تريد أن تعبث معي سوف أعبث معك أيضاً |
| Bakış açıları ve analojilerde oynuyorum. | TED | أنا أعبث بالمنظورات والمتجانسات. |
| Yangınla veya presbiteryenlerle uğraşamam. | Open Subtitles | أنا لا أعبث مع النار أو الكنيسة المشيخية. |
| Sanırım diğer doktorların hastalarına karıştığım zaman, işgüzar bir şirret gibi görünme ihtimalim var. | Open Subtitles | حين أعبث مع مرضى الأطباء الآخرين فأنا أخاطر بأن أبدو وغداً فضولياً |
| O zamandan beridir burada oturmuş parmaklarımla oynuyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أجلس هنا أعبث بأصابعي منذ ذلك الوقت |
| Morningside Mezarlığı civarında takılıyordum ve bir şey gördüm-- Gerçekten korkunç bir şey. | Open Subtitles | كنت أعبث بالمقبرة ورأيت شيئا حقا مخيف |
| Çok basit. Seninle uğraşmıyorum çünkü kaldırabileceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | الأمر بسيط, لا أعبث معكِ لأني لا أظن أنكِ قادرة على تحمّلها |