| Evet anlıyorum. Ama artık vazgeçme zamanımız geldiğine karar verdim. | Open Subtitles | أجل، أعي ذلك، لكن قرّرت، أنّه حان الوقت للتخلّي عنها. |
| Neler yaşadığını anlıyorum. Lütfen anla ki onun iyiliği için buradayım. | Open Subtitles | أنا أعي ما تمرّين به والرجاء أن تفهمي بأني هنا لمصلحته |
| farkındayım efendim. Çok doğru tespit ettiğiniz gibi iki oğlanız. | Open Subtitles | أنا أعي هذا يا سيدي نحن شخصان كما أوضحت أنت! |
| Emin olun, biz konuşurken dışarda avlandığının farkındayım. | Open Subtitles | ثقي بي، أنا أعي تماماً بأنه على الأرجح في الخارج يتصيد ضحيته بينما نحن نتحدث |
| Biliyorum, böyle olmak normal değil. anladım bunu. | Open Subtitles | أعلم أنه من غير الطبيعي أن يبدو شكلهما هكذا, أعي هذا |
| Sadece ABD'deki müzelerin neden her yıl 850 milyondan fazla ziyaretçi aldığını anlıyorum. | TED | أنا أعي السبب الذي يجعل المتاحف الأمريكية وحدها تستقبل أكثر من 850 مليون زيارة سنوياً. |
| ''anlıyorum,'' dedim, ''Japonlar yeşil çaylarına şeker atmıyor olabilirler. Ama ben yeşil çayıma biraz şeker atmak istiyorum.'' | TED | وكررت انا أعي ذلك .. انا اعي ان اليابانيون لا يضعون السكر مع الشاي الاخضر ولكني اريد بعض السكر في الشاي الاخضر خاصتي |
| Hayır, bunu anlıyorum, önemli. | Open Subtitles | كلا, أنا أعي أن الأمر مهم الهة مصرية طليقة |
| Endişeni anlıyorum, buraya nereden geldiğini biliyorum. Ama sorduğum şeyi yap. Sorduğun mu? | Open Subtitles | أعي قلقكَ و اعلم سببه، لكن رجاءً أفعل ما طلبته منكَ. |
| anlıyorum. Hem de tahmin ettiğinden daha fazla. Gel gör ki o, bu diyeceklerinle yetinmeyecektir. | Open Subtitles | ،أجل، أترى، أنا أعي الأمر أكثر مِنكَ لكن هذا لن يكون كافيًا له |
| Bebeğim, bebeğim ağlama sakın. Tamam anlıyorum. | Open Subtitles | عزيزتي، عزيزتي، لا تبكي انظري، أنا أعي الأمر |
| Ama şu andaki mevcut durumumuzun her aile için zor olacağının farkındayım. | Open Subtitles | وأنا أعي بأن وضعنا الحالي سيكون صعباً في أية عائلة |
| Şu ana dek. Riskin farkındayım ama onu yakından tanımalıyım. | Open Subtitles | "حتى الآن، أعي قدر المجازفة، لكن يجب أنّ أتعرّف عليها." |
| Bir çok patronun kahpesiyim, ve yaptığımın farkındayım ama sen daha kötüsün. | Open Subtitles | أنا عاهرة الكثير من المُتَنَفّذين، أعي ذلك و متقبل له، |
| Araba öğrenmemde neden bu kadar ısrar ettiğinizin farkındayım. | Open Subtitles | أعي تماماً بسبب أصرارك لتعلمي لكل هذه المهارات |
| Evet anladım sen ne diyorsun A.B.? | Open Subtitles | بأننا أغفلنا شئ ما نعم أعي ذلك ما رأيك اي بي؟ |
| anladım. Niyetin iyi onu seviyorsun. Bu yüzden bunu arkamızda bırakmamız gerektiğin söylüyorum. | Open Subtitles | أعي ذلك، نيّتُكَ طيّبة و تُحبّها، ولذلك أنا مُستعدٌّ أن أجعل كُلّ ذلك خلفنا |
| Tabii savaşarak ölme arzunu da anlayabiliyorum. | Open Subtitles | ومع ذلك، فإنّي أعي رغبتكَ بالموت في قتالٍ. |
| Başından ne geçtiğini bilmiyorum ama ailenin önemini bilirim. | Open Subtitles | لا أعلم ما تمرّ به، لكنّي أعي أهمية العائلة. |
| Seninle aynı fikirde olmamam söylediklerimin farkında olmadığım anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | مجرد اختلافي معك في الرأي يعني أنني لا أعي ما أقول ؟ |
| Anladığım kadarıyla babamız için mezar oluşturuyorsun. Katkım olsun isterim. | Open Subtitles | أعي أنّك شيّدت حدًّا تأبينيًّا لأبينا، ووددت المساهمة بهذا. |
| Bazen bunu yaptığımın farkına bile varmam. | Open Subtitles | أحياناً لا أعي حتى أنني افعلها |
| Asla gerçek olmadığını anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | بدأت أعي أنه لم يكن أبداً حقيقياً. |
| Bazı insanları yaşam şartları kötü yapar, durum öyle gerektirir, anlarım. | Open Subtitles | بعض الناس يأثمون كرهًا، تدفعهم الظروف صوب ذلك الاتّجاه، أعي ذلك. |
| 500 yıldır yaşıyorum ve hala ikisi arasındaki farkı anlamadım. | Open Subtitles | ، لقد عشتُ قرابة خمس قـرون ولازلتُ لا أعي الفرق بينهمـا |