| Silahı var mı dedim, ceplerini boşalt demedim. | Open Subtitles | قلت لك تأكد بأنه غير مسلح. لم أقل لك أفرغ جيوبه. |
| Hayır, hayır, hayır hayvan herif. Kasayı da boşalt, pislik! | Open Subtitles | لا أيها اللعين, أفرغ الخزينة أيضاً أيها الأحمق. |
| Henry, buraya gel ve bu insanların ceplerini boşalt. | Open Subtitles | هيا هنري تعالي هنا و أفرغ جيوب هؤلاء القوم 0 |
| Dağları yıkın, denizleri boşaltın, gökyüzündeki yıldızları parçalayın. | Open Subtitles | مزق الجبال و أفرغ البحار اٍمحى النجوم من السماء |
| Çünkü onunla işim bittiğinde taksi fiyatı sana Saint-Tropez'e gitmek gibi gelecek. | Open Subtitles | لأنني حين أفرغ منه ستكون أقصى أمانيك هي استقلال سيارة أجرة خاصة |
| Ama ben daha bitirmedim. Öfkemi tadın Güçlü Kamlumbağalar. Çok yakındı. | Open Subtitles | لم أفرغ بعد, ذُق طعم نهش سلاحفي الغاضبة كان ذليك قريبًا تبًا, البوّاب أغلق علينا |
| Göğüs kafesindeki kanı boşalt. | Open Subtitles | أفرغ الدم من التجويف الصدرىّ. ضعه فى أنبوبة الصدر. |
| Ellerini kaldır ve ceplerini boşalt bayım. Bunun için çok geç. | Open Subtitles | إنتحبى للسماء أفرغ جيوبك يا سيد لقد تأخرتم على هذا |
| Anladım, yani mızmızlanmayı kes ve git eşyalarını boşalt. | Open Subtitles | لقد فهمت لذا توقف عن الأنين وَ أفرغ حقائبك |
| Soğutucuları boşalt, büfeye git. | Open Subtitles | فقط أحضر مياه، أفرغ المبردات وتفقد المحلات الصغيرة. |
| Ateş etmeye başladığında tüm şarjörü boşalt. | Open Subtitles | بمجرد أن نبدأ إطلاق النيران، أفرغ المسدس |
| Şöyle şeyler söylerdi -- HP: Zihnini boşalt. | TED | خاصة حين يقول أشياء مثل- هيتين باتيل: أفرغ عقلك. |
| Nakit para lazım. Ceplerini boşalt. | Open Subtitles | أحتاج بعض النقود أفرغ جيوبك على المنضدة |
| Tamam Delta 4 her yere bakın. Gerekirse bölgeyi boşaltın. | Open Subtitles | تلقيت ذلك دلتا 4 ، إقلب المكان رأساً على عقب أفرغ المكان إن إحتجت ذلك |
| Masayı boşaltın. Sayılması gereken iki kutu daha var. | Open Subtitles | أفرغ المنضدة لدينا مجموعتين أخرتين لنعدهم |
| Her şeyi boşaltın, Efendiler. Çıra istiyorum. | Open Subtitles | أفرغ كل شيء، يا رجال أحتاج شعل جافة، إضاءة سريعة |
| Ateş falan yok, sadece takas. Sonra seninle işim bitecek. | Open Subtitles | لا توجد نار، مبادلة فحسب وبعدها أفرغ منك |
| Hadi pes et ama ben daha bitirmedim. | Open Subtitles | هيا ، إستسلم لليأس لأني لم أفرغ بعد |
| İletişim sistemini tahrip ettikten sonra yakıtı boşalttı ve gitti. | Open Subtitles | بعد أن أسقط برج الإتصال أفرغ خزان السياره من الوقود |
| Bay Vaughn sallanarak içeri geldiğinde ben makineleri boşaltıyordum. | Open Subtitles | لديه وجهه نظر ليثبتها. أنا كنت أفرغ المكاينات عندما دخل وبدأ بالضرب. |
| Kasayı boşaltmış. Sadece silahı bırakmış. Ne anlama geliyor bu? | Open Subtitles | أعني، أنه أفرغ الصندوق، وترك المسدس، ما معنى ذلك؟ |
| - Bazen buzdolabımı boşaltıp, bunları boşvermem gerek. | Open Subtitles | حينا، أحياناً أفكر أنّي يجب أن أفرغ الثلاجة واقوم بأحراقها. |
| Yaşamak için tükürük kovalarını boşaltıyorum ama ölmüş de olabilirdim. | Open Subtitles | أفرغ صناديق البصاق للمعيشة لكن كان من الممكن أن أكون ميتا |
| Yapabildiğim kadar çok malzeme boşaltacağım. | Open Subtitles | يجب أن أفرغ الحموله أكثر مما أستطيع |
| İki adam geldi, biri arkaya gitti diğeri silah çekip kasayı boşaltmamı söyledi. | Open Subtitles | جاء شخصين أحدهم من الخلف سحب الآخر مسدساَ جعلني أفرغ نقود الصرافة |
| - Onu vurursan, zarfı boşaltırım. - Frank, bir düşün. | Open Subtitles | إذا فعلت ذلك فسوف أفرغ هذا الظرف فكر أولا يا فرانك |