| İşte üzerine işenmesindense, evde mücevher kutusuna koymayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّلُ أن أبقيه في المنزل في صندوق الحليّ على أن يرشق بالبولِ هنا في العمل |
| Beni bir daha kontrol etme. Eğer bana bakar ve yandığımı görürsen, bil ki yerde yuvarlanarak sönmeyi tercih ederim. | Open Subtitles | إن نظرتِ و رأيتِ النار تشبّ بي فاعلمي أنّني أفضّلُ التلوّي فيها |
| Ama ben sade tercih ederim. Hanımefendi, pankreası pişirmedim. | Open Subtitles | أو أفضّلُ أن تتركيه وسيّدتي لقد تركتُ البنكريا بدون طبخ |
| Azıcık bir şeyle yetinmektense, hiçbir şeyimin olmamasını tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّلُ عدمَ الحصول على شيء، على أن أقبل بأقلّ. |
| Her şeyin denk olmaya başlamasıyla onlara katılmamanızı tercih ederim. | Open Subtitles | إن ظلّت الأمور على حالها، أفضّلُ ألّا تنضمّي إليهم. |
| Çünkü asla sahip olmadığım babam gibi olup kalmayı tercih ederim. | Open Subtitles | {\pos(190,210)}لأنّي أفضّلُ أن أقتدي بوالدي الّذي لم أحظى بهِ، و أبقى. |
| Ted, bana baksana. Bakmamayı tercih ederim, Mitch. | Open Subtitles | تيد ) أنظرْ إليّ ) - ( أفضّلُ أن لا أفعل ( ميتش - |
| Çayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّلُ الشّايَ. |
| Niye çağırmıyorsun? - Çünkü Marty sıradan balıklar yerine nadir egzotik deniz yaratıklarını tercih ederim. | Open Subtitles | لأنني يا (مارتي) أفضّلُ الحصول على واحدةٌ نادرة على الحصول على واحدة الجميعُ يبحثُ عنها |
| Burada çalışmayı tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّلُ العملَ هنا. |
| Londra'daki hastalarından bahsetmeyi tercih ederim. | Open Subtitles | أفضّلُ أنْ اتحدثَ عن مرضاكَ في (لندن) |