| her şeyin önceden belirlendiğini söylüyor ama ben bunun kader olduğunu düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | ..هو يقول أن كلّ شيء محدّد مسبقاً, لكن أفضّل أن أظن بأنه المصير |
| Ama haydi burası hakkında söylediğin her şeyin doğru olduğunu düşünelim. | Open Subtitles | لكن لنتصور أن كلّ شيء قد قلتِه عن هذا المكان صحيح |
| her şeyin ne kadar adaletsiz olduğunu. Sanki düzeltebileceğimiz bir hataymış gibi. | Open Subtitles | كيف أن كلّ شيء ليس عدلًا كما لو كان خطأ يمكننا إصلاحه |
| Eh, her şey hallolduğuna göre, efendim, size iyi geceler. | Open Subtitles | حسنا بما أن كلّ شيء في متناول يدك سيدى سأقول ليلة سعيدة |
| Bak, bilmeni isterim ki, söylediğin her şey aramızda kalacak. | Open Subtitles | إستمع، أريدُك أن تعرف أن كلّ شيء تبوح به يظلّ بيننا فقط |
| Güzel, her şey çözüldüğüne göre o halde yarın yedide gel. | Open Subtitles | عظيم، بما أن كلّ شيء مستقر الآن تعال صباح الغد في السابعة |
| Git ve ailene her şeyin yoluna gireceğini söyle. | Open Subtitles | إذهب وأخبر والدَيك أن كلّ شيء سيكون بخير. |
| Ne olursa olsun her şeyin yoluna gireceğini bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | مهما حدث، أريدك تعرفى أن كلّ شيء سيكون بخير |
| Bu işte her şeyin sahte olduğunu ne zaman öğreneceksin? | Open Subtitles | متى ستتعلّم يا فتى أن كلّ شيء في هذا العمل غامض؟ |
| her şeyin elinden kayıp gittiğini hissettiğinde, geride kalacağını anladığında, paçanı kurtarmak için elinden geleni yapmalısın. | Open Subtitles | أعني، عندما تشعر أن كلّ شيء يذهب فهذا ما ستتركه وراءك طلب الأوقات اليائسة من أجل الإجراءات اليائسة |
| Yani bazen, yapabileceğin bir şey olmadığı zamanlarda sadece, her şeyin yoluna gireceğine inanman gerekir. | Open Subtitles | لذا, بعضالأحيّان,حينمالاتكونبيدكَحيلة، فعليكَ أن تؤمن أن كلّ شيء سيكون على ما يُرام. |
| Bütün her şeyin sona ermesine ve senin iyi olmana sevindim. | Open Subtitles | أنا مسرورة أن كلّ شيء إنتهى وأنّك على مايرام |
| her şeyin yolunda gitmesini sağla, iz bırakma. | Open Subtitles | تأكّد من أن كلّ شيء تمّ بشكل صحيح. غادر بدون أثر. |
| Ona her şeyin yoluna gireceğini söylemeden duyduğu son kelimeler birer yalan olmadan. | Open Subtitles | ريثما تخبره أن كلّ شيء سيكون كما يرام فتمسي آخر كلمات تلامس سمعه في الدنيا كذبة. |
| İşin en kötü kısmı küçük olmak değil, her şeyin büyük görünmesiydi. | Open Subtitles | أسوأ جزء لم يكُن أنّي صغير، بل أن كلّ شيء كان ضخمًا للغاية. |
| Şunu bilmelisin ki benim ufak kurdum hikâyemizde her şey kül olup gitti dediğinde bile vardır her daim yeni başlangıçlar. | Open Subtitles | ويجب أن تعلمي يا ذئبتي الأصغر أنّه حتّى حين يبدو أن كلّ شيء احترق لرماد في قصّتنا فهناك دومًا فصل آخر ليُروى. |
| Ta ki sen, her şey normale döndü sanana kadar. | Open Subtitles | سيكونُ العديدَ من الأشياءِ الاخرى .حتّى تعتقد أن كلّ شيء رجعَ لطبيعته |
| Evet, dün okuldayken aradı beni. her şey yolundaymış. | Open Subtitles | أجل، لقد إتصلت بي بالأمس قالت أن كلّ شيء بخير. |
| Bildiğim şeyse şu: Yapacağını söylediği her şey yalanmış. | Open Subtitles | ما نعرفه أن كلّ شيء قالت أنها ستفعله كان كذبة |
| Umarım her şey yolundadır. | Open Subtitles | آمل أنّ كل شيء.. آمل أن كلّ شيء بخير. |