| İtiraf et, 300'den çok daha fazlası vardır değil mi bu hesaplarda? | Open Subtitles | اُريدك أن تعترف أن لديك أكثر من 300 جنيه في كل حساب |
| Bu şeyin ne olduğu hakkında bir fikriniz var mı? | Open Subtitles | لا أعتقد أن لديك فكرة عن كنه هذا الشئ اللعين؟ |
| Evet. Seninde onun için bir kaç fikrin varmış gibi gözüküyor. | Open Subtitles | نعم , يبدو أن لديك بعض الأفكار من أجلها هي أيضاً |
| Demek ki onun masum olduğuna dair bir şeyler biliyorsun. | Open Subtitles | هذا يعني أن لديك دلائل أكثر على أنه لم يرتكبها |
| Sana dünyanın en güzel bacaklarına sahip olduğunu söyleyen oldu mu? | Open Subtitles | ألم يخبرك أحد من قبل أن لديك ساقين جمليتين؟ |
| Beni serbest bırakmaya geldin. Annem cevapların sende olduğunu söyledi, onları istiyorum. | Open Subtitles | ـ أتيت لتطلق سراحي ـ أمي قالت أن لديك أجوبة وأنا أريدهم |
| Yani, belli ki senin çok paran var. Bu sikkelere ihtiyacın yok. | Open Subtitles | اعنى من الواضح أن لديك طن من المال لماذا تريد تلك العملات؟ |
| Pekala, Dr. Hendrix. Elinizde yeterince malzeme olduğundan emin misiniz? | Open Subtitles | حسنا، دكتور هندريكس، هل أنت متأكد أن لديك المواد الكافية؟ |
| O harika işin sayesinde Dow Jones borsasında bir servetin vardır. | Open Subtitles | مع عملك الناجح. من المحتمل أن لديك أسهم مع داو جونز |
| Kütüphane'de bir şeylerin yanlış gittiğini söylemediysen eminim bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لو لم تخبرنا أن المكتبة مضطربة، أوقن أن لديك سببًا وجيهًا. |
| Taminimce çalınan şeyleri açıklarken daha kesin ifadeler kullanma serbestliğiniz vardır? | Open Subtitles | أفترض أن لديك الحرية لإستعمال أوصاف أكثر دقةً لشرح ما سرق |
| Uzun mesafede karar kılmalısın. Sana yapışan bir şey olduğu söylendi bana. | Open Subtitles | عليك أن تكتفى بالتواصل عن بعد أخبرونى أن لديك شيئا يشبه الكلينجون |
| Benim tek bildiğim, elinde bir silah olduğu... ve güvenlik şefine saldırdığın. | Open Subtitles | كل ما اعرفه هو أن لديك سلاح وأنك اخترقت نظم الأمن بالطائرة |
| Dangalağın teki olduğunu sanıyorduk ama içinde ne cevherler varmış varmış da bilmiyormuşuz. | Open Subtitles | ظننا أنك مجرد مجنون ولكن يبدو أن لديك الكثير من الأشياء في داخلك |
| Tamam, Bu tür şeyleri açıp kapamada bir problemin varmış gibi gözükmüyor. | Open Subtitles | حسنا ، لا يبدو أن لديك مانع في إيقاف أي شيء آخر |
| Gücü yazmak ilk olarak yazmaya ve değişimin yazarı olmaya hakkın olduğuna inanmanı gerektirir. | TED | لتكتب يجب أولًا أن تؤمن أن لديك الحق لتكتب، لتكون كاتبًا للتغيير. |
| Gördüğüm en güzel bacaklara sahip olduğunu söyledim. | Open Subtitles | لقد قلت له أن لديك أجمل ساقين رأيتهما فى حياتى |
| Onda olmayan cesaretin sende olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | كان يعلم أن لديك الشجاعة التي لم تتسن له من قبل |
| O zaman senin, sana anlatilan rüyalarin gerçek dünyada neyi temsil ettigini söyleyen çizelge gibi bir seyin olmali. | Open Subtitles | حسناً, إذن لا بد أن لديك بعض المخططات أو شيء ما هنا تخبرك مالذي يمثله كل حلم في الواقع |
| Toplamda dört çalışır batarya olduğundan ve şimdiye kadar iki tanesini saydığınız için geriye kalan iki batarya da çalışır demektir. | TED | بما أن لديك أربع بطارياتٍ جيدة بالمجمل وكنت قد استأثرت بحساب اثنتين فقط حتى الآن، فعلى الاثنتين المتبقيتين أن تكونا جيدتين. |
| senin için önemli olan, bir kaç çok iyi arkadaşın olması ve hayatta gerçekten de ihtiyacın olan bu. | TED | الأهم أن لديك أصدقاء قليل فاضلون وهذا ما أنت بحاجة اليه في الحياة. |
| Dosyana baktim ve darptan dolayi sabikan oldugunu gordum. | Open Subtitles | قرأت ملفك و أرى أن لديك سجل بتهمة اعتداء |
| Bu sıralar, onlardan sizde bir sürü var gibi, Bay Ancelet. | Open Subtitles | يبدو أن لديك الكثير من هؤلاء في الآونة الأخيرة سيد أنسيلوت |
| Sanırım sapıksal eğilimleriniz varsa bu harika bir iş, ha? | Open Subtitles | أنا أخمن أن لديك أي ميول لهذا الشغل العظيم ؟ |