"أن يحمل" - Translation from Arabic to Turkish

    • taşıyabilir
        
    • taşıması
        
    • taşımak zorunda
        
    • taşır
        
    • taşısın
        
    • taşımalı
        
    • taşımasından hoşnut
        
    Ve isterse üzerinde bir ekipman çantası bile taşıyabilir. Open Subtitles و حتى إنه إذا أراد فبإمكانه أن يحمل حقيبة معدات معه في جميع أنحاء المكان.
    Performans sergiledikleri sahne 4500 kg taşıyabilir. Open Subtitles المسرح الذي سيؤدون عليه يستطيع أن يحمل 4500 كجم
    Hayır, o zaman birinin cesedi görülmeden depoya taşıması gerekirdi. Open Subtitles حسـنا لذا على أحدهم أن يحمل الجثة من هناك الى مكان التحميل والشحـن بدون أن يراه أحد
    Her bir takım meşini karşı takımın gol çizgisine kadar taşımak zorunda. Open Subtitles كل فريق عليه أن يحمل الكرة إلى خط الفريق المنافس
    Her pilot her zaman yanında iki şey taşır. Open Subtitles يجب على كلّ طيّار أن يحمل شيئان معه باستمرار
    Yeni doğmuş bir bebek o kadar hediyeyi nasıl taşısın? Open Subtitles كيف يمكن لطفلٍ حديث الولادة أن يحمل كلّ هذه الهدايا؟
    Günümüzde ve çağımızda, kendimizi yaşıyor bulduğumuz bu toplumda değeri olan her insan kendisini korumak için sürekli silah taşımalı. Open Subtitles في هذا الزمن و في المجتمع الذي نعيش فيه من حق كل شخص أن يحمل سلاحا كي يحمي نفسه
    Spartacus, halkının para taşımasından hoşnut olmaz. Open Subtitles -سبارتاكوس) لا يفضل أن يحمل قومه نقودًا)
    Makine sadece üç kişiyi taşıyabilir. Open Subtitles قارب النجاة من المفترض أن يحمل ثلاث أشخاص فقط.
    Bu"eğer"lerle bir pire bir fili taşıyabilir. Open Subtitles مع العزيمة البرغوث يمكن أن يحمل فيل
    Herhangi biri pasaportunu taşıyabilir. Open Subtitles كان يمكن لأي أحد أن يحمل جواز سفره
    Bir roket sadece çok fazla yakıt taşıyabilir. Open Subtitles الصاروخ يمكنه أن يحمل الكثير من الوقود
    İnsanların suyu buradan ta yukarıya kadar taşıması gerektiğinden,.. ...tek havuz yetiyor. Open Subtitles القاعدة التي تسري بأن كل شخص عليه أن يحمل بعض المياه من هنا تستطعين حمل دلو واحد فقط في المرة الأولى
    Kendisine sunulan ikramı kabul etmesi ve yükünü sırtında taşıması gerekmektedir. Open Subtitles عليه أن يتقبل الإحسان المقدم له وعليه أن يحمل اشياءه على ظهره
    Kendini bir nevi babamın mirasını taşıması gereken bir kurtarıcı olarak görüyorsun. Open Subtitles أنت تعتقد بأنك المنقذ الذي كان عليه أن يحمل تراث أبي
    Daha ne kadar bu aptal şeyi taşımak zorunda? Open Subtitles -نعم؟ إلى متى يجب أن يحمل ذلك الشيء الغبي؟
    Tamam ama unutmayın bir suçlunun çarmıhını taşımak zorunda kalan suçsuz bir adamım. Open Subtitles وهو كذلك . لكن تذكر... ... أننى رجل برئ أجبر أن يحمل صليب رجل مذنب
    Bir sanayi kasabası Sharpeville'de binlerce kişi, her Afrikalının sürekli paso taşımak zorunda olduğu yeni yasaları protesto etmek için bir polis merkezi dışında toplanıyor. Open Subtitles في (شاربفيل)، البلدة الصناعية، الآلاف تجمعوا خارج مركز للشرطة احتجاجا على القانون الجديد الذي يطلب كل أفريقي أن يحمل جواز سفر في كل الأوقات
    - Bir centilmen bayanın çantasını taşır. Open Subtitles والآن الرجل المحترم يجب أن يحمل حقائب السيدة
    Gel, baban seni taşısın. Open Subtitles هنا، اسمحوا لي أن يحمل لك يا أبي.
    Herkes bir şey taşımalı. Open Subtitles لكن من المفروض أن يحمل كل شخص شيئاً ما.
    Spartacus, halkının para taşımasından hoşnut olmaz. Open Subtitles -سبارتاكوس) لا يفضل أن يحمل قومه نقودًا)

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more