| Bu belgelerin, bizim bulabildiklerimizle eşleşmeme ihtimali var mı peki? | Open Subtitles | هذه الوثائق أثمة إحتمال أنهم لن يطابقون ما سنجده بأنفسنا |
| Suç ortağı karısı değilmiş ama başka bir ihtimal öğrendim. | Open Subtitles | إسمع ، لم تكن الزوجة الشريكة لكن لديَ إحتمال آخر |
| Evde yangın çıktı deseydim bile, Muhtemelen onu çubuklu marşmelov almak için durdururdu. | Open Subtitles | لو أ×برته أن البيت يحترق إحتمال أنه سيتوقف لشراء حلوى الخطمي و عود |
| Bu da demek oluyor ki yüzde 19 ihtimalle doğruyu söylüyordu. | Open Subtitles | مما يعني أن هنالك إحتمال بنسبه 19 أنه كان يقول الحقيقة. |
| Scully'nin tedavisinin bu duvarların içinde bir yerlerde olma olasılığı tek umudum. | Open Subtitles | إحتمال وجود علاج لسكالي بمكان ما داخل هذه الجدران.. هو أملي الوحيد. |
| Tedavinin faydalı olup olmadığı ve basit soruların cevaplanması konusunda yardımcı olabilir: Hasta enfeksiyon kapmış mı? | TED | يمكن أن تساعدهم على التأكد من إحتمال نجاح علاج أم فشله، ويمكن أن يجيب على بعض الأسئلة البسيطة: هل المريض مصاب بعدوى؟ |
| Çocuğu hastanede olduğuna göre ağlaması çok yüksek bir olasılık. | Open Subtitles | حسنا ، إبنها في المستشفى هناك إحتمال كبير لتذرف الدموع |
| Kızın hikayesinin doğru olması kuvvetle muhtemel. | Open Subtitles | هناك إحتمال كبير أن تكون قصة الفتاة حقيقية |
| Komuta/Sonar: 047'de olası bir denizaltı var. | Open Subtitles | من السونار إلى غلافة التحكم لدينا إحتمال وجود غواصة في الإتجاه 047 |
| Ve ben, size güzel bir ihtimali bu konuşmanın sonuna doğru göstereceğim. | TED | وسأريكم هنا إحتمال واحد ممكن وجميل.. مع إقتراب نهاية هذه المحاضرة. |
| Beklentiniz, yakalanma ihtimali azaldıkça, insanların daha çok hile yapmasıysa, bu gene yanlış. | TED | ستتوقع أن إحتمال أن يتم ضبطك متلبساً ينخفض، سيغش الناس أكثر، لكن مجدداً، لم تكن تلك الحالة. |
| Hastanın sürekli olarak kısıtlı kalma ihtimali çok yüksektir. | Open Subtitles | هناك إحتمال قوى أن يكون هناك قصور فى المريض |
| Ayrıca, bazılarının bizden daha zeki olmama şansı da oldukça uzak bir ihtimal. | TED | أو حتى عدم إحتمال وجود حياة أذكى من التي على الأرض تبدو فكرة غريبة. |
| Başka bir ihtimal de var, yine de. Kisch, Bay Bond'a bize katılmasını söyle. | Open Subtitles | يوجد إحتمال آخر كيش ، إطلب من السيد بوند ينضم لنا |
| Görgü tanığı olsa bile Muhtemelen temize çıkar. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | هناك إحتمال بالإفراج عنه حتى مع وجود الشهود, أنا أعلم كيف تسير الأمور |
| 20'de bir oran, her şişe açışta %95 ihtimalle kazanamayacaksın demek. | Open Subtitles | إحتمال واحد من العشرين هذا يعني انه 95%من العلب لا تربح |
| Cezalarının affedilme olasılığı olmazsa işbirliği yapmak için bir nedenleri olmayacak. | Open Subtitles | لو لم يكن هناك إحتمال للعفو الكامل ليس لديهم شىء يتطلعون إلية أو سبب للتعاون , صحيح ؟ |
| Bir sürü şey olmuş olabilir. Cinayet en son ihtimaldir. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون هناك أشياء كثيرة ولكن القتل هو أضعف إحتمال |
| Ama hepinizin bildiği bir başka olasılık var -- küresel düzlem. | TED | لكن هناك إحتمال آخر محتمل أنكم جميعاً تعرفونه -- الفراغ الكروي. |
| ' D Bölgesi, David, 10-34, muhtemel tecavüz vakası. | Open Subtitles | قطاع دي ديفيد 1034 هناك بلاغ عن إحتمال وجود جريمة اغتصاب |
| Efendim, olası bir denizaltı. 049'da yüzüyor, ekranda işaretli. | Open Subtitles | لدينا إشتباه في وجود غواصة في الإتجاه 049 ، إحتمال من نوع ماستر 28 |
| Ve oralarda bir yerlerde, bir kurbağanın prense dönüşmesine benzer büyülü şeyler için bir şans olabilirdi. | TED | وهناك في مكان ما .. قد يكون هناك إحتمال أن يتحول الضفدع الى أمير.. وأشياء سحرية مماثلة. |
| Bir arkadaşı onu Doramba kliniğine 10 km boyunca taşımayı teklif etti. Dr Ruits'in başarı şansı yüksek olmasına rağmen, | Open Subtitles | عرض عليها صديق أن يحملها عشرة . كيلومترات لــعيادة دورامبا ، بينما مُعدَّل نجاح الدكتور روت عالية هناك إحتمال قوي |
| Tamam, açıklığa kavuşturalım, kimin ne dediği belli olsun, sence bunun, bir uzay gemisi, olması mümkün müdür ? | Open Subtitles | حسناً ، للتوضيح حتّى نعرف لاحقاً من قال شيئاً هل تتنازلين أنّه يوجد إحتمال أنّ هذه سفينة كائنات فضائيّة؟ |
| %60-65 olasılıkla çocuk geri zekâlı falan olabiliyor evet. Bu durum beni çok korkutuyor dostum. | Open Subtitles | أجل، هُناك إحتمال من 60 إلى 65 بالمئة أن يكونوا الأطفال متخلفين أو ما شابة. |
| Böylece, bir ceset geldiğinde yardım isteme ihtimalini bileceğiz. | Open Subtitles | حتي عندما تأتي جثة إلى المشرحة سنعرف ما هو إحتمال أن تطلب المساعدة |
| Laboratuarda öldürülme ihtimalin hatırı sayılır derecede daha az. | Open Subtitles | في المختبر، هناك إحتمال أقلّ أن تتعرض للقتل |