| bir takım kavramlar verirken, daha büyük bir şey icat edeceğiydi. | Open Subtitles | أعطي أي مجموعة من المفاهيم، فأنا مُقدم على إختراع شيئاً بذلك الحجم. |
| Fulcanelli, kendine ebedi yaşam sağlayacak mükemmel bir icat yapmaya kararlıydı. | Open Subtitles | فولكانلي عقد العزم علي تصميم إختراع يزوده بمفتاح الحياة الأبدية |
| Amerika'nın icat edilmesine yardım ettiği sıralar, siz çocuktunuz. | Open Subtitles | لقد كنتَ طفلاً إلى جانبه عندما ساعد في إختراع أميركا |
| Yıl 1876,yer Boston. İşte Thomas Watson ile telefonun icadı üzerinde çalışan Alexander Graham Bell. | TED | إنه في عام 1876 في بوستن, وهذا هو ألكساندر غراهام بيل الذي كان يعمل مع تومس واتسون في إختراع التلفون. |
| Böylece, tekerleğin icadından 5000 yıl sonra yeni bir tekerleğimiz var. | TED | إذا 5000 عام بعد إختراع الإطار لدينا إطار جديد. |
| Hep kayalara çarpıyor. Boş günümde yeni icadım üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | في يوم العطلة، أعمل على إختراع جديد |
| Bir şey icat etme zahmetine gidip de neden böyle etkisiz bir isim verirsin ki? | Open Subtitles | لماذا نذهب إلى مشكلة إختراع شىءٍ ما ونعطيه إسم ضعيف ؟ |
| Benoit hayatlarımızı değiştirecek bir icat ürettiğini iddia ediyor. | Open Subtitles | بينويت لديه إختراع إلكتروني جديد. سيغير حياتنا بالكامل. |
| Ben de dünyanın ilk tam entegre yarı-iletkenini icat etmek istiyorum, ama her zaman istediğimizi alamayız. | Open Subtitles | اريد إختراع شبه موصل متكامل يدمج العالم لكننا لا نحصل دائما على مانريد |
| Her zaman olumsuz bir yan etki icat edebilirsin. | Open Subtitles | حسنا ، يمكننا دائماً إختراع بعض السلبيه , من المؤثرات الجانبيه |
| Büronun bilgilerini tümden yeniden icat edeceğim. | Open Subtitles | سأعيد إختراع طريقة تخزين معلومات قضايا المكتب معلومات |
| Psikolojik baskıyı ölçecek bir makine icat etmediler. | Open Subtitles | و مع ذلك لم يتمكنوا من إختراع آلة تحسب الضغط الحاصل هنا |
| Sen ancak hikâye icat edersin, icat yapmak ne gezer. | Open Subtitles | يمكنكم التلاعب بنا فحسب و لا يمكنكم إختراع العاكس |
| Aynen öyle, ahbap. Bir böceği bile ezsen internet icat edilmeyebilir. | Open Subtitles | بالفعل يا صاح كما لو خطوت على حشرة و سيترتب على ذلك عدم إختراع الإنترنت |
| Derken, kadının en kötü icadı olan "saban" ortaya çıktı. | TED | وكان أسوأ إختراع بالنسبة للمرأة هو المحراث |
| Tamam, diyelim ki Goa'uld öldürme icadı kavramın doğru. | Open Subtitles | حسناً ، لنقل ان نظريتك حول إختراع قتل الجواؤلد صحيحه |
| Patentli 400 icadı var. Tüm dünya peşinde. | Open Subtitles | لديه 400 براءات إختراع إنه مطلوب لدى الجميع |
| Scubanın icadından bu yana, bilim insanları deniz tabanındaki mercan miktarını ve zamanla bu miktardaki değişimi ölçtüler. | TED | فمنذ إختراع التنفس تحت الماء، قاس العلماء كمية المرجان في قاع البحر وكيفية تغيرها مع مرور الوقت. |
| Boş günümde yeni icadım üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | في يوم العطلة، أعمل على إختراع جديد |
| Bence mikrodalga fırın 20'nci yüzyılın en müthiş buluşu. | Open Subtitles | أعتقد أن الميكروويف أفضل إختراع في القرن الثاني والعشرون |
| Uçak patent sahiplerine patentleri için yetki vermek veya vermemek konusunda bir seçenek bırakılmamıştı. | TED | حاملي براءات إختراع الطائرة لم يترك لهم الخيار سواءً سيرخصون براءات إختراعاتهم أم لا. |
| Kullanıcısının hayatını uzatan sıradışı bir icattan bahsediyor. | Open Subtitles | أنه يتحدث عن آلية غريبة إختراع يقوم بمد حياة مستخدمه |
| Ve bir gün bunun insanların icatlarını sergilemekten çok daha fazla şey ifade ettiğini göreceksin. | Open Subtitles | و يوما ما سوف تلاحظ بأنك تحتاج إلى أكثر من إختراع للناس |
| Ne Robert Rich hakkında ne de teslim alamayacağı Oscar hakkında tek bir nükte daha üretemiyorum artık. | Open Subtitles | وأنا لا أسطتيع إختراع نكته أخرى حول (روبرت ريتش) أو جائزة الأوسكار التي لا يمكنه المطالبة بها |
| patent sahibi değilim ve hiçbir ilaç firmasından para almadım. hatta oyunuzun peşinde de değilim. | TED | ولا املك براءة إختراع ولم اتلقى اي منحة مالية من شركة تصوير طبي وانا لا أبحث عن صوتكم السياسي |
| Bugün hayatı yeniden şekillendirmek için yeni imge biçimleri yaratmalıyız. | TED | من إجل إعادة إختراع الحياة، لابد من خلق أشكال جديدة من الصور. |