| İhtiyacı olmayacak. Sen sadece onu birkaç saatliğine oradan çıkarmaya çalış olur mu? | Open Subtitles | فقط حاول إخراجه من هناك لبضع ساعات، اتفقنا؟ |
| Onu çıkarmaya çalışırken omzumu çıkardım. | Open Subtitles | قد خلعت كتفي, أثناء محاولتي إخراجه من هناك |
| Olay yerinde temizleme yaptık ama onu hemen oradan çıkarmak zorundaydık. | Open Subtitles | قمنا بتطهير أولي في الموقع، لكن كان علينا إخراجه من هناك. |
| Önemli olan onu buradan çıkarmamız, değil mi? | Open Subtitles | عليّ فحسب التركيز على إخراجه من هنا صحيح؟ |
| Bak, bir sürü kan kaybediyor. Onu buradan çıkarmalıyız. | Open Subtitles | أنه يخسر الكثير من الدماء علينا إخراجه من هنا |
| Lanet olası Bishop! Onu kaçırmaya çalışıyorlar! | Open Subtitles | إنهم أتباع بيشوب يحاولون إخراجه من هنا |
| O zaman onu buradan çıkarabiliriz. | Open Subtitles | وبعدها سيكون بإمكاننا إخراجه من هنا. |
| Yani DNA ayrıştırmak bir dağdan ya da nehir yatağından altın çıkarmaya benzer. | TED | لذلك. عزل ال DNA مثل استخلاص الذهب من جبل أو إخراجه من قاع نهر |
| Ona bir belge imzalatıp kendini temize çıkarmaya çalışıyor. | Open Subtitles | انه يحاول اجبارها على التوقيع على الوثيقة والتي سوف يتم إخراجه من ... الشوربة بالضبط |
| Sen sadece onu birkaç saatliğine oradan çıkarmaya çalış. | Open Subtitles | فقط حاول إخراجه من هناك لبضع ساعات. |
| - Onu mümkün olduğunca güvenli şekilde çıkarmak istiyorum ama o elimi kolumu bağladı. | Open Subtitles | أريد إخراجه من هناك اّمناً بقدر ما أستطيع لكنه أخرج الأمر من يدي |
| Onu komadan çıkarmak için uğraşıyorum. | Open Subtitles | كنت أحاول إخراجه من تلك الغيبوبة |
| 12 yaşındayken abini ölüm hücresi yolunda görüp sonraki 20 seneyi onu çıkarmak için uğraştığında böyle şeyler olabiliyor. | Open Subtitles | يحدث ذلك عادةً حينما يتمّ وضع أخوك في سلك الإعدام حينما تكون في الثانية عشر من عمرك وتقضي ال 20 سنة التالية في محاولة إخراجه من السجن |
| Önemli olan onu buradan çıkarmamız, değil mi? | Open Subtitles | عليّ فحسب التركيز على إخراجه من هنا صحيح؟ |
| Aile için onu koruma bölgesinden çıkarmamız lazım. | Open Subtitles | علينا إخراجه من الحماية لأجل العائلة |
| Onu oradan çıkarmalıyız. Burası alevler içinde kalmak üzere. | Open Subtitles | علينا إخراجه من هنا هذا المكان سينفجر بالنار في أي لحظة |
| Onu kurutup buradan çıkarmalıyız. | Open Subtitles | ونحن يجب علينا تجفيفه و إخراجه من هنا. |
| Lanet olası Bishop! Onu kaçırmaya çalışıyorlar! | Open Subtitles | إنهم أتباع بيشوب يحاولون إخراجه من هنا |
| Onu hastaneden nasıl çıkarabiliriz? | Open Subtitles | كيف يُمكننا إخراجه من المستشفى؟ |
| Bu imkansız. Onu artık hapishaneden çıkaramam. | Open Subtitles | هذا محال، لا يسعني إخراجه من السجن بعد الآن |
| Onu bu şekilde çıkaramayız! | Open Subtitles | لا يمكننا إخراجه من هنا و هو مقيد و ينزف |